Havada gri bulutlar vardı. Az sonra yağmur yağacak gibiydi. Bir anda hava soğumuştu. Havanın soğuması ile iç dünyasında sıkıntıları olan Hüseyin'in depresyonu çok daha fazla arttırmıştı. Hüseyin her şeyi içinde yaşayan biriydi. Liseye başladığından beri ailesi ile arası da pek iyi değildi. Ailesinden günden güne uzaklaşıp, odasında vakit geçiriyordu.
Hüseyin'in Ahmet adında bir arkadaşı vardı. Çok çevresi olan, çok gezen, ara sıra okula gitmeyip arkadaşları ile vakit geçiren bir çocuktu. Ailesi ile de arası kötüydü. Etrafındaki arkadaşlarla uzun vakitler geçiriyor, bazen evine de gitmiyordu. Hüseyin son zamanlarda onunla daha çok yakınlaşmaya başlamıştı. Okul çıkışında, okulun karşısındaki oyun salonunda vakit geçiriyor eve geç gidiyordu. Ailesi eve geç gelmesinin sebebini soruyor, Hüseyin ise ailesine kızıp söyleniyordu. Ailesinin kendisini çok sıktıklarını düşünüyor, üzerinde baskı hissedip, kendini daha da çok ailesinden uzaklaştırıyordu. Ailesinden uzaklaştıkça da arkadaşı Ahmet ile yakınlaşıyordu. Her kafası attığında kendini Ahmet’in yanında buluyordu. Hayatın kuralıydı bu; her davranış zıttında başka bir davranışı meydana getirirdi.
Ahmet'in okul haricindeki arkadaşları pek güvenilir değildi. Dışarıda kavga eden, farklı maddeler kullanan kişilerdi. Hüseyin, Ahmet'in zaralı maddeler içtiğini biliyor ve başlarda bu durumdan rahatsız oluyordu. Buna rağmen sürekli beraber kafelere gidiyor ve dumana maruz kalıyordu. Hüseyin artık derslerinde de başarısız olmaya başlamıştı. Okula gitmek, ders çalışmak istemiyordu. Ailesi ile sürekli kavga ediyor, onlardan bıktığını söylüyordu. Ailesi ile hiç vakit geçirmiyor, onların yanındayken çok sıkılıyordu. Babası çok kızıyor ve onu yurda vermek istiyordu. Hüseyin, Ahmet ile hafta sonları da sık sık görüşüyor ve uzun saatler beraber oyun salonunda, kafede vakit geçiriyorlardı.
Ailesi ile tartıştığı bir gün Ahmet’le beraberken, Ahmet, Hüseyin’e kullandığı maddeden uzatmış, Hüseyin içmeyi denemişti. Başta boğulacak gibi oldu. Midesi bulandı, öksürmeye başlamıştı. Birkaç denemeden sonra vücudundaki tepkilere rağmen devam etti. Başlangıçta sigara kokusunu ve içtiğini ailesinden nasıl saklayacağını düşünüyor, durumu babasınn öğrenmesinden çok korkuyordu. Eve giderken parfüm sıkıyor, naneli sakızlar çiğniyordu. Eve gittikten sonra hemen banyoya gidiyor, kıyafetlerini makinaya atıp yıkıyordu. Hüseyin bir süre arkadaşlarından alıp içmeye devam etti. Bir süre sonra aldıkları yetmiyor ve artık harçlığını paketine veriyordu. Annesi bu durumu bir süre sonra fark etmişti. Bir akşam eşyalarını karıştırmış ve paketi bulmuştu. Hüseyin'e kızmış paketin kimin olduğunu sormuştu. Hüseyin babasından korktuğu için yalan söylemiş, paketin Ahmet'in olduğunu söylemiş, kıyafetlerindeki kokunun ise onların yanındayken üzerine kokusunun sindiğini söylemişti. Hüseyin ailesinin kızmaması için artık sürekli yalanlar söylemeye başlamıştı.
Bu durum onu başlarda çok rahatsız ediyordu. Hüseyin, ailesinin baskılarının bu duruma sebep olduğunu, bunu hak ettiklerini düşünüp, kendini haklı çıkarmıştı. Ne de olsa başkalarını suçlamak en kolayıydı… Ailesi artık Ahmet ile görüşmesini istemiyordu. Ancak bu durumun Ahmet'in suçu olmadığını, kendisine zarar vermediğini, iyi biri olduğunu söylüyordu. Aslında Ahmet'in davranışları hem yanlış hem de çirkindi. Oysa insan iyi, yani doğru ve güzel davranmalıydı. Hüseyin, onunla beraberken, oyun oynuyor, zararlı maddeler içiyor ve keyif alıyordu. Oysa yaptıkları sadece anda keyif veriyor, eve gittiğinde mutsuz oluyordu. Problemleri hala çözülmüş değildi. Ancak Hüseyin henüz anda keyif verenin, toplamda zarar vereceğini bilmiyordu.
Artık sürekli babası ile kavga ediyordu. Her kavga ettiğinde evden çıkıyor, Ahmet'in yanına gidiyordu. Ahmet ile eve çıkma, kendilerine yeni bir hayat kurma planları yapıyorlardı. Ailesi artık Hüseyin'i tanıyamıyor, oğullarının nasıl eski haline döneceğini bilmiyorlardı. Hüseyin ise bu durumdan artık hiç rahatsız değildi, bu şekilde mutlu olduğunu düşünüyordu.
Okulu kötü notlarla bitirmiş ve bir işe girmişti. Kazandığı para ile geziyor, oyun oynuyor ve sigara alıyordu. Artık oyundan da vazgeçemiyordu. Geceleri sabaha kadar ücretli oyun oynuyor, sabah işe uykusuz gidiyordu. Bir gün oyunda çok yüksek bir meblağ kaybetmişti. Parayı nasıl bulacağını düşünüyor, strese giriyordu. Ahmet parayı bulabilmesi için onu güvenilmeyecek birileri ile tanıştırmıştı. Oyun parasını onlardan borç almıştı. Bu kişiler, borcu ödemezse ona zarar verecek kişilerdi. Her gün bu borcu nasıl ödeyeceğini düşünüyordu. Stres arttıkça oyunu ve sigarayı arttırmıştı. Ailesi ise eve para getirmediğini, artık sorumluluk alması gerektiğini, hiçbir işe yaramadığını söylüyordu. Bir gün babası ile kavga etmiş, sinirlenerek elini aynaya vurup elini kesmişti. Birkaç gün evden uzaklaşmış, arkadaşları ile kalmıştı.
O gece hayatın üzerine üzerine geldiğini ve yaşamanın çok saçma olduğunu düşünmeye başlamıştı. Artık çok mutsuzdu ve hayattan keyif alamıyordu. Borcu için kredi çekmiş, artık bankaya borçlanmıştı. Yüksek stres ve gerginlikten tırnaklarının kenarını koparıyor, bedenine de zararlar veriyordu. Dişlerinde çokça çürük, bedeninde halsizlik artmaya başlamıştı. Artık bağımlılıkları olmadan yaşayamayan bir insana dönüşmüştü. Oysa Hüseyin böyle karanlık bir geleceğinin olacağını, başta hesaplayamamıştı. O an mutlu oluyor, anda acı çekmemek için o ‘anı’ kurtarıyordu. Geçmiş ‘anları’ ve ‘anıları’ hiç hatırlamak istemeyeceği bir albüm haline gelmişti.
Hüseyin’e karanlık bir gelecek oluşturan şey neydi?
Hüseyin başta sadece ailesinden uzaklaşmış ve Ahmet'e yakınlaşmıştı. Ancak geldiği noktada hayatını birkaç keyif uğruna mahvetmişti. Anlık keyifler için, tüm hayatını kaybetmişti. Ne kötü bir ticaretti yaptığı ticaret. Hangi anlık keyif insanın hayatından daha kıymetli olabilirdi? Doğru yerden uzaklaşıp, yanlış yere yakınlaşmanın bedeli çok ağır olmuştu. Oysa sadece uzak durup, hayatta anlık acılarına sabretmeliydi...
Aslında başta yapılması gereken çok basitti...
Yaklaşmamalıydı...
Dibine kadar girmemeliydi...
Sakınmalıydı...
Sakınsaydı bağımlı olmayacaktı...
Bağımlı olmadan yaşamak, bağımlı olmaktan daha kolaydı.
Her şey yaklaşmakla başlamıştı oysa ki.... Ah insan bir çözebilse sakınmanın kıymetini...
YanıtlaSilİnsan yaklaştıkça daha kolay hata yapıyor. Yaklaşmayıp uzak durmak, sakınabilmek çok kıymetli..
YanıtlaSilÇok üzücü ama hepimizin hayatında, yakınında benzerleri çokça var bu zamanda.. Sakınmak.. Zarar verenden sakınmadan bu hayatta mutlu olmak mümkün değil..
YanıtlaSilFayda vermeyen şey zarar verir..İnsan seçimine göre kader çizgilerileri dizayn oluyor...Faydayı seçenlerden olmak dileğiyle..
YanıtlaSilAslında kötü her şeyin başlangıcı yaklaşma ile alakalı. Yaklaşınca oyu başlıyor ve git gide içinden çıkılmaz bir hal alıyor...Kaleminize sağlık
YanıtlaSilSakınanlardan olabilemk ümidiyle...
YanıtlaSilSakınmanın kıymetini bir kez daha hatırlattınız.. kaleminize sağlık..
YanıtlaSil