9 Temmuz 2024 Salı

SİZ BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUNUZ?

Haziranın son haftasına girilmiş, kavurucu sıcaklar yerini hafif bir esintiye bırakmıştı. Kimsecikler işine gitmek istemiyor, ev işleri ise ağır bir yük gibi geliyordu. Okulları artık tatil olan çocuklar ise anneanneleri ve dedelerinin sıcacık yuvasında her gün bayram ediyordu. 

En sevdikleri yemekler her akşam sofrada yerini alıyor, bahçede dedeleriyle top oynuyorlar, sıkılınca da sakince oturup kitap okuyorlardı. Bazen de hiç şüphesiz anneannelerinin en sitem ettiği şekilde evin altını üstüne getiriyorlardı. Sonuçta torundu, baldan tatlı gelirdi değil mi? Amaaa bu kadar yeğenin yaz dönemi bu kadar fazla gelmesinden, evin hengamesinden sitem etmeye başlayan biri vardı; Emre. O son süreçte bambaşka bir dünyada yaşıyor gibiydi. Yeğen aşkıyla yanıp tutuşan Emre, artık çocuklara nasılsınız diye bile sormamaya başlamıştı. Her gün farklı bir macera ile gündeme geliyor, sürekli birileri arkasını toplamak durumunda kalıyordu. Aile fertleri bu değişime inanamıyordu.

Evde herkesin iletişim kurmakta artık zorlandığı, yeğenlerin dayılarını hiçbir şekilde anlayamadığı bir sürece giren Emre.

Emre bir şirkette yöneticiydi. Her fırsatta bu etiketini dile getiriyor ve bu her defasında karşı taraf için daha irrite edici bir hal alıyordu. Bir gün evde misafirler vardı, akşam son model arabası ile evin bahçesine giriş yaptı, aracı kıpkırmızı ve göz alıyordu. Arabasına binen, parfüm kokusundan nefes alamazdı. Geldiği daha öteden belli olurdu. Sürekli biraz daha fazla fark edilme çabasıyla insanları yormaya başlamıştı.

Emre yıllarca aynı şirkette mücadele vermiş başarılı bir çalışandı, fakat yönetici olmasıyla birlikte olay bambaşka bir yere vardı. Kendi çalıştığı süreçte yöneticisi ona elinden geldiğince destek olmuşken kendisi aynı konumda sürekli birilerini azarlamaya başlamıştı. Her seferinde bakın ben kimim, benim kim olduğumu sakın unutmayın vurgusu ile farklı bir insana dönüşmüştü. Her gün bir adım daha değişkenlik gösteriyordu. Eskiden şirkete girdiğinde yüzünde güller açan, günaydın demediği kalmayan Emre, artık asık bir yüzle içeri giriyor; kapalı alanda bile neredeyse güneş gözlüğü ile geziyor ve dik yürüyüşü, sert duruşu ile herkesin kendisinden korktuğuna inanıyordu. Bir ay geçtikten sonra bir sürü kişiyi işten çıkarmaya karar verdi. Birçoğu evli ve çocuklu olan çalışanlar, neye uğradığını şaşırmıştı.

Evde ailesi bu değişime şaşkın, iş yerinde iş arkadaşları yorum yapamaz haldeydi. Dostları ile artık daha az görüşüyor, görüştüğünde de sürekli gücünü vurguluyor; en güzel fikirlerin kendinde olduğunu iddia ediyor, kimseyi konuşturmuyordu. Dostları da her seferine daha çok kaygılanıyor ve kendisiyle görüşmeyi gitgide azaltıyordu. 

  • Peki insan böyle nasıl 360 derece değişebiliyordu? 
  • İnsan imkanları çoğalınca niçin şımarmaya bu denli meyilliydi? 
  • İnsanın davranışları neden bu kadar sert geçişlerden ibaretti? 
  • Kimlik değişince niçin kibre girebiliyordu bu insan? 
  • Hikmeti nasıl bu kadar kendinden bilebiliyordu?     

              

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Var olmaya çalışan yok olur.

Mesele ne arabaydı, ne iş yerinde verilen o büyük oda, ne de deri koltuk. Mesele ne güçtü, ne de verilen o yetki. Mesele sadece bulunduğun yer ne ise oranın hakkını vermekti, nereden geldiğini unutmamak, karşıdakini düşünmek, düşünerek konuşabilmek ve eylemlerini buna göre dizayn edebilmekti. Mesele o annenin babanın gönlünü hoş tutabilmek, o çocuğun başını sıvazlayabilmek, o iş yerine tebessümle girip çıkabilmek, mesele baskı anında tepkilerini kontrol edebilmek…

Mesele siz benim kim olduğumu biliyor musunuz vurgusunu yinelemek değil, her şeyin gelip geçici olduğu farkındalığı ile bulunduğun yolu ve etrafı çiçeklendirebilmek.

Yani bütün mesele insan olabilmek…





15 yorum:

  1. Şenay Uğurel9 Temmuz 2024 13:05

    İnsanın zaaflarından biri👉 var olmaya çalışmak. Halbuki ne kadar da yorucu her daim orada durmak 😥

    YanıtlaSil
  2. "Var olmaya çalışan yok olur." Ne kadar da gerçek bir cümle.
    İnsanın sahip olmak istedikleri mi gerçekten şifası onu daha da iyi anlıyoruz.
    Teşekkürler, kaleminize sağlık ✏️

    YanıtlaSil
  3. İnsanların gerçeğini görmek de baskı ile anlaşılır. Bazıları kıtlıkta bazıları bollukta gösterir kendini...
    Bu güzel yazı için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  4. İnsan var olayım derken yok oluyor farkında değil...
    Emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  5. Somutluk arttıkça soyutluk azalıyor. İmkana sahip oldukça aslında soyuttaki marifetlerinide kaybediyor insan..

    YanıtlaSil
  6. Ahh insanoğlu... Ne kadar da kendini umursuyor, ne kadar da var olduğunu sanıyor...

    YanıtlaSil
  7. Emeğinize sağlık, sonrası Emre’nin böyle yapmasının sebeplerini anlatan bir yazı da güzel olur. Sevgiler 🌿

    YanıtlaSil
  8. Çözüm hep zıddında gizliydi oysa...
    Nereden geldiğini, geldiği yere getireni unutmaktan RAB bimiz bizi esirgesin...
    Elinize sağlık 🤍

    YanıtlaSil
  9. Sahip olduğu güç insanı zalimleştiriyor. İmkanlar bir süre sonra insanın şımartıyor ve bu imkanlar ile insan hikmeti kendisinden biliyor. Bunlara ben sahip oldum Benim zekam ile kazandım. Emre beyi, böyle devam ederse maalesef mutsuz gergin günler bekliyor...

    YanıtlaSil
  10. Emre beyi deneyimsel tasarım öğretisi seminerlerine davet ediyoruz. Belki anlar ve toparlanır.

    YanıtlaSil
  11. Ne kıymetli insanın kendi bilmesi.. Kendini bilip RABbini bulması…

    YanıtlaSil
  12. Neden kendimizi bu kadar büyük görürüz ki? Neden böbürleniriz? Hem de bu kusurlu halimiz ile…

    YanıtlaSil
  13. Bütün mesele iyi insan olabilmek :)

    YanıtlaSil
  14. Keşke asıl meselenin ne olduğunu kaybedişlerimiz olmadan anlayabilseydik...Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  15. Sevgi güvenoğlu5 Aralık 2024 10:37

    Çok güzel nir yazı olmuş günümüzün hastalığı ben senden üstünüm . ALLAH ne diyor üstünlük sağdece takvadadır

    YanıtlaSil