
Dünyanın gözlerini kapattığı, hukukun sustuğu bir çağda, Gazze karanlığı yaran bir hakikat oldu. Sadece bir coğrafya değil, insanlığın aynasıdır Gazze. Simsiyah bir kürenin tam ortasına düşen beyaz bir damla... Karanlığın içine sızan bir ışık zerresi...
Ama bu karanlık rastgele değildi; sistemliydi. Disiplinli adımlarla yıllarca inşa edilen bir yapıydı bu. İnsanları, ülkeleri ve kaynakları kendi çıkarları için kullanan şirketler, yatırım fonları, siyasi liderler ve onları destekleyen kurumlar...
Amaçları açıktı, insanları duyarsızlaştırmak, sahteyi gerçekmiş gibi kabul ettirmek, mutsuz etmek, anıların peşine sürükleyip köleleştirmek ve kendileri için daha fazla imkân oluşturmak. Üstelik tüm bunları hukuk, yasa, düzenleme ve uluslararası kurumlar kisvesi altında yapıyorlardı.
Ve sonra sahneye bir beyaz nokta çıktı, Gazze.
Gazze, unutan insanlığı sarsarak uyandırdı.
Zulmün çıplak yüzünü gösterdi.
Soykırım artık gizlenemiyor, siyah örtüler, karanlığı saklamaya yetmiyor.
Gazze bir bedense, artık gözüdür bu bedenin.
İnsanın vicdanıyla, insanlıkla dünyaya baktığı bir pencere.
Ve o pencereden görülen şey, kırmızıya boyanmış bir hakikat.
Bebeklerin ve çocukların kanı, suskun dünyanın üzerine damladı.
Artık taraflar netleşti:
Siyah, gerçeği örterek çıkarını korumaya çalışanların rengidir.
Beyaz, hakikati savunan, adalet isteyenlerin sesidir.
Ve kırmızı, bu vahşetin masum rengidir.
Dökülen kandır, susturulamayan çığlıktır.
Kurbanların sesi ve hatırasıdır.
Siyah taraf, zayıf temellerini koruyabilmek için
baskıyı, ırkçılığı ve şiddeti “hukuk” ve “insan hakları” maskesiyle meşrulaştırmaya çalışıyor.
Ama o beyaz damla, o yapıya düştü bir kere.
Ve şimdi yayılıyor, bulaşıyor…
Hakikat artık gizlenemiyor.
Az da olsalar, aydınlığı taşıyanlar çoğalıyor.
Ve sistemin gerçek yüzü giderek daha görünür hâle geliyor.
Vicdan sahibi halklar, insanlar
gözlerini Gazze ile yeniden dünyaya açtı.
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Bu beyaz damla, sistemin içinde derin kırılmalar oluşturuyor.
İyiler ve kötüler tanımlandı.
Denklemler değişti, taşlar yerini aldı, saflar sıklaşıyor, beyazlar ve siyahlar ayrışıyor.
Ve şimdi kırmızı, bu zıtlığın vicdanı, az imkânla direnenlerin duruşu, kendini feda edenlerin ışığı, geleceğe kalan mirasıdır.
Karşı karşıya gelme anı yaklaşıyor. Ne siyah zulmünden vazgeçecek, ne de beyaz hakikati savunmaktan...
Kırmızı, büyük bir kırılmanın habercisi artık.
Beyazın yavaş yavaş kurduğu zeminde, sistemin içindeki çatlaklara sızan sessiz bir fısıltı gibi büyüyor.
Siyahın üstünü örtemediği bir çığlığa dönüşüyor.
Sistemi çökertecek vicdani bir akıştır bu.
Çünkü kırmızı, zulmün haddi aşılmasına haber veriyor.
İnsana yapılan her haksızlık, aslında insanın kendine ettiği bir zulümdür.
Ve insan, er ya da geç, kendi zulmünün altında kalır.
O beyaz damla Gazze, artık yalnız bir direniş değil, dünyanın kalbindeki hakikat merkezidir.
“Ve insan, er ya da geç, kendi zulmünün altında kalır. “ Acı ama gerçek, yüreğinize sağlık …
YanıtlaSil''Ve insan, er ya da geç, kendi zulmünün altında kalır.'' RABBimiz bizlere son nefesimize kadar zulmün karşısında duran kullarından olmayı nasip etsin inşALLAH
YanıtlaSilElinize sağlık, Gazze'yi gündem yapan her çaba takdire şayan...
YanıtlaSilBu güzel yazı için teşekkürler kalemize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık...Siyah olan, kötü olan güçlü görünsede her zaman iyiler, beyazda saf olanlar kazanır, şimdi değilse de sonunda hep iyiler kazanır.
YanıtlaSil