
Hafif esen rüzgâr, son baharın geldiğinin habercisiydi. Havada hafif kızılımsı bir renk vardı. Yapraklar uçuşuyor, dört bir yana savruluyordu. Yemeği çok seven, ama bir o kadar da abur cubura düşkün olan Tülin, son mahsul olan, iri bademleri, fındık ve fıstıkları doldurmuştu kaseye.
Bir önceki ay gittiği şehirden, kardeşi için de getirmişti o kuruyemişlerden. Kuruyemişlerin güzel kokusu etrafı sarmıştı. Tülin'in kardeşi, Rana sağlığına çok dikkat eden, güne sporla başlayan biriydi. İki öğün yemek yer, yemek saatlerine dikkat ederdi. Hareketi ve yedikleri ile dinamik, canlı kalmayı başarıyordu. Bir çok kişi ondan daha az hareket etmesine rağmen yoruluyor, Rana günü yine ufak bir yürüyüşle bitiriyordu.
Rana okuduğu şehirden ailesini ziyarete gelmişti. Ailecek hasret giderdikten sonra yemeğe oturuldu. Rana yediklerine dikkat ederek, sofradan bir miktar aç kalktı. Yemeğin ardından, bir süre sonra, tatlı ve Tülin’in getirdiği kuruyemişleri sehpalara koydular. Rana tatlı ve kuruyemişi, saat ve öğün dışı olduğu için yemedi. Tülin kardeşine ısrarla kuruyemişten, yemesi gerektiğini söyledi. Ablasının ısrarına rağmen Rana'nın cevabı değişmedi; "Yarın, gündüz yiyebileceğim!"
Tülin kardeşinin davranışını anlayamadı ve kardeşine kızdı. Rana durumu açıklasa da, Tülin bu durumu saçma buldu. Rana, Tülin’in neden bu kadar kırıldığını ve kızdığını anlamaya çalıştı. Acaba Tülin, çok emek verip kuruyemişleri aldığı için mi geri çevrilmek, onu bu kadar kızdırdı... Ya da kızgınlığı istekleri ile mi ilgiliydi? Rana, bu düşüncelerle geceyi bitirdi. Sabah olduğunda, yürüyüşe çıktı. Ardından da bir saatlik antrenman yaptı. Tülin ise, iş saatine yakın bir saatte kalkarak, hızlıca toparlanıp çıktı. Uzun zamandır aklında, kendisine estetik yaptırma planları vardı. Akşam üzeri iş çıkışında hastaneye gidip fiyat sormuştu. Eve gelip kardeşine, bilgi aldığı işlemi ve fiyatı söyledi. Rana çok şaşırdı, gerçekten bu işlem, bu kadar önemli miydi? Tülin yıllardır bu işlem için para biriktirdiğini, aynaya baktığında kendisinin burnundan dolayı çirkin göründüğünü söyledi. Rana ablasına insanın aynadaki gördüğü ile gerçekte olanın farklı olabileceğini ve asıl güzelliğin davranışlarda olduğunu anlattı. Tülin bu konuşmadan rahatsız olmuş, kardeşinin kendisini anlamadığını düşünerek, konuşmayı yarıda bırakıp, odasına gitmişti.
Rana ise yeniden düşüncelere daldı. "Gerçekten insanın hayatında en çok dikkat etmesi gereken şey, dış görünüşü ya da genç gözükmek mi olmalı? Yaş geçtikçe kendini beğenmemek, ama bir yandan da sağlıksız beslenmek garip değil mi? İnsanın kendisine spor ve beslenmesi ile bakması daha doğru değil mi?"
Artık kardeşi ile farklı düşündüğünü ve isteklerinin yönünün, aynı amaca göre olmadığını fark etti. İnsanların kendisine bakmayı, yanlış anladıklarını, kolay yoldan bunu istediklerini düşündü. Yenilen besinlere dikkat etmeyip, uzun yürüyüşler ve spor yapmak yerine, çaylarla veya bazı aletlerle zayıflıyorlardı. Anlık acılar çekmeden, sadece güzelleşmek uğruna yapılan davranışlar, ona garip geliyordu. Hayatın tümünü, somutu iyileştirmeye adamak, gerçekten yapılması gereken bu muydu? Somut ne ara bu kadar önemli hale gelmişti?
Birkaç ay önce bir seminere katılmıştı. Orada eğitmenin söylediği sözler kulağında fısıldıyordu. Şuan ki durumu, aslında orada anlatmışlardı. Aslında insanın gözleri yerine, bakışının güzel olması gerektiği, somutta imkanları arttırmak yerine, soyut da imkanları arttırması gerektiğini, dinlemişti. İnsan marifetlenmeliydi, davranışlar da, dününden hep daha iyi olmak, ölçülü olmak gerekirdi. İnsanın amacının somutta değil, soyutta olması gerektiğini anlatmışlardı. İnsan somuta önem verdikçe aslında soyutu kaçırır ve aslında insan soyutlaştıkça güzelleşir demişlerdi...
Gerçekten de öyledi, ablasıyla yaşadığı şu kısacık olayda bile Rana gerçeğin ispatıyla karşılaşmıştı. "Keşke her insan gerçeğin farkına varsa..." dedi Rana. "Keşke insan somutluğun arttırmak için gösterdiği çabayı, soyut güzelliğini arttırmak için gösterebilse...Ama bunun için önce hayatı anlamaya ihtiyacı var insanın.. Sonrada o hayata anlam katacak davranışlarda bulunmaya..."
Sahte ve gerçek o kadar karışmış durumda ki, gerçeğe göre hareket edeni anlamakta zorlanıyor insanlar malesef. Günümüzde yaşananların özeti olmuş yazı. Anlık fayda değil toplamda faydaya göre hareket ve basite disipline olmak insanın yapması gereken. Güzel yazınız ve hatırlattıklarınız için teşekkürler🌸
YanıtlaSilKeşke insan somutluğun arttırmak için gösterdiği çabayı, soyut güzelliğini arttırmak için gösterebilse... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilGünümüzde ki insanların çoğu dış görünüşe gereğinden fazla önem veriyor. Mutluluğu somutlukta arıyor malesef. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilİnsanın hayatı anlamasını sağlayan ve hayatına anlam katmasını sağlayan program, iyiki var...kaleminize sağlık.
YanıtlaSil