Emir’in elleri direksiyondaydı. Araba sessizce yol alıyordu. Camdan içeri süzülen güneş ışığı, gösterişli torpido üzerinde parlıyordu. Deri koltukların kokusu hâlâ yeniydi; direksiyonun yumuşak dokusu, elinin altındaki gücü hatırlatıyordu. Jantlar yolda kayar gibi ilerliyordu. Bu, uzun zamandır hayalini kurduğu arabaydı. Varlığıyla dikkat çeken, durduğu yerde bile bakışları üzerine çeken o son model… Emir artık onun sahibiydi. İçindeydi ama garip bir şey vardı. İçindeki sevinç eskisi kadar coşkulu değildi. Yan koltukta oturan arkadaşı Ömer, bir süredir sessizdi. Sonunda hafifçe döndü ve sesi yumuşak ama net bir ifadeyle sordu;
"Bu arabayı ilk gördüğünde ne hissetmiştin? Gerçekten buna ihtiyacın olduğunu mu düşündün, yoksa... sadece hayalini mi sevdin?"
Emir, bu soruya hemen yanıt veremedi. Sanki biri içindeki kilitli bir kapıyı açmıştı. Gözlerini yoldan ayırmadan sessizce düşündü. Aklı, zamanın gerisine gitti. Henüz bu arabaya sahip değilken, onunla ilgili düşlerini hatırladı. O gösterişli farlar, parlak jantlar, hayran bakışlar...
Aylarca çalışmıştı, gece vardiyalarına kalmış, hafta sonlarını bile işe ayırmıştı. Yeni kıyafet almamış, sosyal hayatını kısıtlamıştı. “Bir gün o arabayı süreceğim!” demişti kendine defalarca.
Ve sonunda o gün gelmişti.
İlk zamanlar her şey mükemmeldi. Hız, konfor, insanların dönüp bakışı ama zaman geçtikçe, heves yerini başka duygulara bırakmıştı.
Yakıt masrafları, vergiler, bakım ücretleri… Özel parçalar yüzünden her bakım cüzdanını eritiyordu.
Emir, Ömer’in sorusunu yeniden düşündü. Bu araba gerçekten onun hayatına ne katmıştı? Zihninde başka anılar da canlanmaya başladı.
Daha önce aldığı pahalı bir saat geldi aklına. Şık ve ünlü bir markanın saatiydi. Onu bileğinde gören herkes etkileniyordu. Ama zamanla fark etti ki, saatin ağırlığı onu rahatsız ediyordu. Camı çok hassastı, en ufak darbede çiziliyordu. Gösterişliydi ama kullanışsızdı.
Sonra ayakkabı geldi gözünün önüne. Vitrinde görüp özel bir davet için aldığı o lüks ayakkabı… Harika görünüyordu, ama giydiğinde ayaklarını sıkıyor, yürüdükçe acı veriyordu. Onunla yürümek değil, sadece vitrinde durmak mümkündü.
Hepsinin ortak bir yönü vardı. Parlak dış görünüşler ve şimdi aynı yanılgıyı arabada da yaşıyordu.
Emir fark etti ki yaptığı seçimler, çoğu zaman gösteriş içindi. Dikkat çekme arzusu, onaylanma isteği, dış görünüşe verilen önem... Ama gerçek ihtiyaçlar hep geri planda kalmıştı. Kendi kendine sordu;
“Gerçekten neye ihtiyacım vardı? Huzura mı? Konfora mı? Yoksa sadece görünmeye mi?”…
Emir’in hikâyesi, her insanın zaman zaman düştüğü bir hatayı anlatıyor aslında. Çoğu zaman sadece görünüşe aldanır insan. Oysa bir şeyin güzel olması yetmez; onu değerli kılan, hayatına kattığı faydadır. Faydalı olan bir şeye estetik de eklendiğinde, işte o zaman gerçekten kıymetli hale gelir.
Ancak insan sadece görüntüsü güzel diye bir şeyi seçince, sonunda mutsuz olabilir. Çoğu zaman arzuladığı şeyin yalnızca parlak yüzeyine kapılır. Ama sahip olduktan sonra, o parlaklığın ardında gizlenen sorumlulukları ve zorlukları fark eder.
Bu yüzden, insan seçimlerinde neye öncelik verdiğini iyi bilmelidir. Sağlam bir temel üzerine kurulmayan hiçbir şey uzun ömürlü olmaz. Eğer seçimlerimiz bizi üzmeyecek kadar sağlam dayanaklara sahipse, pişmanlık da az olur. Ama yanlış temeller üzerine kurulu bir hayal, zamanla ağır bir yük haline gelir.
İnsanın bu hayatta sahip olduğu her şeyin hem avantajı hem de dezavantajı vardır.
Çünkü mükemmellik, insanın ulaşabileceği bir gerçeklik değil; sadece bir yanılsamadır. Ne kadar çekici görünürse görünsün, her tercihin bir yükü vardır.
Bu yüzden bir şeyi isterken sadece cazibesine kapılmak yerine, hayatımıza neler katacağını ve bizden neler alacağını da göz önünde bulundurmak gerekir. Gerçek değer, yalnızca gösterişte değil; anlamda, işlevde ve katkıdadır.
Bir kararın değeri, anlık heyecandan çok, uzun vadede sunduğu fayda ile ortaya çıkar.
Ve insan avantajlar ile dezavantajları doğru tarttığında, kendisini gerçekten mutlu edecek seçimler yapar...
Parlak görünşler ve o görünüşlerin perde arkasındaki bedelleri...:)
YanıtlaSilİnsanların çoğunun peşinden koştuğu yanılgıyı çok güzel aktarmışsınız...
Keşke devam eden yazı dizisi şeklinde olsa..:) merakla bir sonraki bölümü bekleriz...
🤍
SilBir solukta okudum, harika bir anlatım, elinize, yüreğinize, emeklerinize sağlık 💐
YanıtlaSilKaleminize sağlık:)
YanıtlaSilGünlük hayatta çok sık karşılaştığımız bir durumu çok güzel aktarmışsınız, keyifle okunan satırlardan insan kendine çok kıymetli çıkarımlar yapabiliyor. Emeğinize, kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel yazılmış, ellerinize sağlık..
YanıtlaSilemeklerine sağlık..çok güzel bir yazı..
YanıtlaSilTesekkur
YanıtlaSilSecimlerde önce fayda sonra guzellik
YanıtlaSilKaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsan istek ve ihtiyaçlarını karıştırır. Bu yüzden mizanı şaşar.
YanıtlaSilİnsan insana görünür olmaya çalıştıkça yükü maddi manevi artıyor...elinize sağlık...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, kaleminize sağlık
YanıtlaSilSeçim yaparken neye hizmet ediyoruz? Elinize sağlık...
YanıtlaSil