Elinde telefonla kalakalmıştı koltukta öylece… Oysa her gece "acaba o gün, bugün mü?" diye gelmeyen uykusuyla cebelleşirdi. Hazırlıklı olduğunu sanıyordu bu habere... Ta ki telefondaki ses; “Başınız sağ olsun" diyene kadar.
Sabahları saçını örüp okula yollayan, beslenmesine arkadaşıyla paylaşsın diye fazladan ekmek koyan, her kapıdan çıkışında arkasından dualar gönderen anneciğini dünya gözüyle artık göremeyecekti... On üç gündür, sadece günde otuz saniye görmesine izin vermelerine kızdı birden. Ne olurdu ki son bir kez daha tutabilseydi elini. Teşekkür edebilseydi, tüm öğrettikleri için.
Hem yetim hem öksüzdü şimdi. Tıpkı Filistin'li birçok çocuk gibi…
Binlerce kilometre vardı aralarında ama acısı ne kadar da aynıydı. Göğüs kafesine yerleşen o sancıyı çeken binlerce çocuğu düşünerek güçlü durmaya çalıştı. Annesinin gidişine üzülürken, başını sokabileceği bir evi, güvenle gezebildiği bir memleketi olduğu için de şükrederken buldu kendini birden.
Ölüm gerçeği gelip kapını çalana kadar, yanından birilerini alıp gidene kadar çok uzak gelir insana. Hep bilir aslında insan o kadar uzak olmadığını ama öteler bu fikirleri. "Aman ağzından yel alsın, aman nereden çıkardınız bu konuları, aman ALLAH uzak etsin…" diye de uyarır konuşanları...
Peki aslında insanı korkutan ölüm müdür? Yoksa o düşkün olduğundan mahrum kalacak olmak mı? Gözlerinin içine bir daha bakamayacak olmak mı?
Bir insan ölüme nasıl olurda gülerek gider?
Gördüğünün, göreceklerinin yanında bir hiç olduğu bilirse gider. Ömrünü nerede ve neye harcadığını bilirse gider. Hem de gülümseyerek...
Bugün bütün dünyanın hayretle izlediği, düşmanın karşısında dimdik duran on üç yaşındaki çocuk ölümden korkmuyor muydu?
Elleri arkadan kelepçeli o gencin ölmek umurunda değil miydi gerçekten?
Küçücük çocukların tam teçhizatlı postallı askerlere taş atarken elleri titremedi mi hiç?
Neydi onları bu kadar güçlü kılan?
Kasları, kolları, bacakları değil iman dolu yürekleriydi. İnsanların anlamadığı o eminlik hissi, o güven doğru yerden gelince işte böyle sarsılmaz, böyle net, böyle dik bir duruş sergilemesine sebep oluyor insanın.
Ve biz sonra anladık ki onlar korksa bile, bildikleri tüm o korkularına galip geliyordu. Çünkü Galip olan sadece ALLAH’ tı…
“Ömrünü nerede ve neye harcadığını bilirse gider. Hem de gülümseyerek...”
YanıtlaSilRABbimiz için o sebepleri oluşturanlar oluruz inşALLAH
Allaha iman varsa hiç bir şeyden korkmaz ölüme gülerek gider
YanıtlaSilBir insan tüm acı ve zararlara nasıl gülerek gider?
YanıtlaSilSenin için yokuşsa çıkılan razıyız RABBimiz… bize acılarda zararlarda sevimli gelir…
"Gülümseyerek ölmek" dünya hayatına bağımlı kalmadan ölmek. Gerçek yuvasına kavuşacağı sevinci ile veda etmek... Onların oluşturduğu sebepleri bizim de oluşturabilmemiz dileğiyle :)
YanıtlaSilHer insan iman eder. Kimileri kendi gücüne, imkanlarına, kendi ömrü sınırlı çevresine… Kimileri de sana sahip olduğun her şeyi hatta hayatını bile veren gerçek sahip tek ilah olan Allah’a. Hakikati bulup iman eden hangi sahteden kalkabilir ki?
YanıtlaSilGalip...
YanıtlaSilBir şeyin sonunu baştan bilebilmek ne kadar büyük bir konfor... çok şükür🌹 ellerinize sağlık🌹
İnsanın ne olduğu ya da ne olmadığı baskı anında ortaya çıkıyor.
YanıtlaSilSelam olsun ölüme tebessümlü gidip,
Tebessümle karşılayanlara…
Çok keyifli ve öğretici bir yazı olmuş
YanıtlaSilKaleminize sağlık …
Ve biz sonra anladık ki onlar korksa bile, bildikleri tüm o korkularına galip geliyordu. Çünkü Galip olan sadece ALLAH’ tı…
YanıtlaSilRabbim bizlere de her anlamda anlayabilmeyi nasip etsin inşALLAH
Korkumuzu, güvenimizi doğru yere yerleştirebilmemizi sağlayacak beyazda bedelleri ödeyebilmemizi nasip etsin RABB’imiz bizlere de 🤲🏻
YanıtlaSilTesekkürler
YanıtlaSilHafta içi öğle vakitleri yemeğe giderken bir caminin önünden geçeriz… Ve haftanın bir kaç günü cenaze olur… Biz günlük yaşantımıza devam ederken omuzlara alınmış musallaya taşınan bir mefta… Gözümüzün önünden geçen gerçeklik… Ne garip insan dikeyken yataya geçiyor ve gömülmek için bile birilerine muhtaçken, yaşamımız boyunca kendimizi yeterli görüp Rabbimizi unutarak bir ömür geçiriyoruz…
YanıtlaSilOkurken insanın yüreğini sızlatan bir anlatım olmuş...Ne kadar da gerçek hisler...Kaleminize sağlık
YanıtlaSil