
Kasım görünümlü bir Mayıs günüydü. Yağmur alabildiğine yağıyor, hava olabildiğine soğuktu. Kaldırılan montlar tekrar gün yüzüne çıkartılmış, kaloriferler tekrar yanmaya başlamıştı. O gün arkadaşlarını davet etti Mine. Bunca pahalılıkta kafelere gitmek biraz anlamsız, gelin bize ben güzelce hazırlanırım diye heveslendi.
Uzun zaman sonra hakkını vererek mutfağa girdi, sarmalar börekler derken herkesin sevebileceği her kategoride bir şeyler yapmaya çalıştı. Kapı çaldı kızlarda el emeği yaptıkları kurabiyeleri, kekleri masaya bıraktı. Tabi bir araya gelince sofranın bereketi arttı da arttı. Yemekler yenirken başladı Mine anlatmaya. Önce annesini, sonra teyzesini, ardından bir türlü uzlaşamadıkları halasını, sonra eşini ve elbette hiç hoşlanmadığı kaynanasını, son olarak bir problem yumağı olarak gördüğü alt komşusunu.. Derken olur olmaz her şeyi dile dökmeye başladı, kendine engel olamıyordu, herkeste yorum yapmadan geçmiyordu. Sonra kızlar kendi öyküleri ile ilgili bir bir döküldü. İş yeri anlaşmazlıkları, patron sıkıntıları, aile kavgaları, çocukların bitmeyen dertleri...
Çaylar, kahveler derken zaman akıp gidiyordu. Yarın iş görüşmesi olduğunu bir an unutmuştu Mine. Kızlara git diyemedi, konu konuyu açtıkça susması gereken yerde susamadı, onay aldıkça iyi hissetti, iyi hissettikçe bir çay daha getirdi. Misafirlerini sabaha karşı uğurladı. Ev alıp başını gitmiş, her şey birbirine girmişti. Yere dökülen kuruyemişler, tezgahtaki tabak yığınları ve niceleri. O gün eşi rahatsızlık vermemek adına kendi annesinde kalmıştı. Çocuklar ise okul gezisine gitmişti. Mine yıllardır kovaladığı yerden o hafta teklif almış, ancak iş görüşmesine gitmesi gerekirken verilen randevunun saatini kaçırmıştı. Arkadaşlarına çok kıymet veriyordu fakat neden böyle oldu? Haftalar sonra bir araya gelmişlerdi ancak bu sefer eskisi gibi bu görüşme ona iyi gelmemişti. Bir akşam sebebine hayatı rayından çıkmış trene dönmüş gibi hissediyordu. Halbuki ne kadar istekliydi. Peki neden?
· Umarsızca davranması buna etken olabilir miydi?
· Zamanı iyi yönetememiş olabilir miydi?
· Sınırlarını doğru yerde doğru şekilde koyamamış olabilir miydi?
· Koyamadığı sınırlar hayatında tıkanıklıklara neden olmuş olabilir miydi?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Sınırları olmayanın imtiyaz hakkı yoktur.

İnsanoğlu bazen sınırsız olmayı konfor zannediyor, hal böyle olunca konuştukça konuşası geliyor ve anlattıkça rahatlayacağını düşünüyor. Böylece hiç fark etmeden akrep ve yelkovan ellerinden kayıp gidiyor. Zamanı geri alamayınca da cebine pişmanlıklar koyuyor. Sanki eline verilen anahtarı kaybediyor ve açacak kapısı da kalmıyor. İşte bu yüzden sınırlar ilişkilerin düzelmesini, sağlıklı ilerlemesini sağlıyor. Ev işe, iş eve karışmıyor. Hayır diyebilmenin bir anlamı oluyor. Dostlarla dertleşme deyince akla dedikodu gelmiyor. Sınırlar insanı ayrıcalıklı kılıyor.
Peki ya biz, elimizdeki anahtarın ne kadar farkındayız?
İnsan en çok da kendine hayır diyebilmeli oysa...
YanıtlaSilTeşekkürler 🍃
Sınırları olmayanın imtiyaz hakkı olmaz der deneyimsel tasarım öğretisi…
YanıtlaSilSınırları olmayanın imtiyaz hakkı yoktur
YanıtlaSilZamanı yönetebilmek ve etkili kullanmak ne kıymetli...İnsan kendi hayatına sahip çıkıp, geçen zamanın geri gelmeyeceğini unutmayarak iletişim kurmalı, yerin geldiğinde hayır demeli, sınırlarını çizmeli...Sınırlar insanı ayrıcalıklı kılmakta...
YanıtlaSilPeki ya biz, elimizdeki anahtarın ne kadar farkındayız? Farkında olup doğru kullananlardan oluruz inşallah.
YanıtlaSilSınırlar ilişkilerimizin şifası…
YanıtlaSilGünümüzde samimi ilişki kurmakla, laubali ve sınırsız ilişki kurmayı birbirine karıştırıyoruz ne yazık ki! Sonra en büyük zararı ve üzüntüyü de bu sınırsızlıktan yaşıyoruz. Uygulaması zor gibi ama uygulandığında ne büyük konfor sağlıyor bu yasa. Teşekkürler hatırlatma için...
YanıtlaSilİletişim kumayı dertleşmek zannedebiliyoruz.
YanıtlaSilGerçekten insan sadece şu sınır bilgisiyle bile birçok şey değiştirebilir. Bunca zaman herkese eşit davranmak iyilikmiş gibi öğretildi oysa ki her iki tarafa da eziyet.
YanıtlaSilAyrıcalık mı istiyorsun? O zaman sınırların olsun.. sınırlar rahmettir 😉
YanıtlaSilsınır koymayınca insan iyiyide kötüyüde kolayca kabul edebilir, sınırsızlık yüzünden zor durumda kalabilir kendine zarar verebilecek durumlar yaşayabilir.
YanıtlaSilEsma arkadaşımıza katılıyorum.. kendimize bi hayır demeyi öğrensek kimbilir hayatta neler neler başarabileceğiz... Bize bu hatırlatmayı yapan yazı için teşekkürler, emeğinize sağlık
YanıtlaSilİnsan konuştukça anlık rahatlıyor..Fakat çözümde yine tıkanıyor.. Şikayet yerine çözüme odaklansak çok daha güzel olmaz mı?
YanıtlaSilİnsan konuşmanın kendisine fayda vermediğini anladığı zaman çözüme odaklanıyor...
YanıtlaSilYıllarca konusarak kendi etrafında dönüp duruyor, hem hiçbir yararı olmadığı gördüğü halde..
İnsanı sınırsızlık mutlu etmez. Ellerinize sağlık🌿
YanıtlaSilHer zaman ilmin nefes kadar gerekli ve önemli olduğu belli olmuyor mu? Kaleminize sağlık💕
YanıtlaSilSınırlar ne kadar da kıymetli. En çok kendi sınırımızı bilmek,haddimizi bilmek...
YanıtlaSilSınırlar insanı korur. sadece insanı değil. Yasa heryerde geçerli...Hücrenin zarı, yumurtanın kabuğu..insanın derisi..ilişkilerde sınırlarda insanı...:)
YanıtlaSilİnsanın sınırları olmalı... Sen ne zaman ne yapacağı ya da yapmayacağı bilinmeli... Sınırları olan insan saygın insan oluyor... Sınırları olmayan insan herkesi mutlu edeyim, sevileyim derken aslında saygınlığını yitiriyor... Deneyimsel Tasarım Öğretisi nerede evet nerede hayır denmesi gerektiğini yasalar ile bize çok güzel öğretiyor...
YanıtlaSilSınırlar bizi güçlendiriyor aslında tıpki bir odanın duvarları gibi, bu benzetmeyi çok seviyorum, kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsanın sınırlarının olması ne büyük konfor aslında
YanıtlaSilKaleminize sağlık, sadece sınırları belirlemekte zorlandığımız için yaşadığımız nice sıkıntılar var...
YanıtlaSilİnşAllah bilenlerden oluruz... Okuyucuya temas ettiren bir yazı... Emeğinize sağlık hocam 🌿
YanıtlaSilİnsan dertleştiğini zannediyor. Peki çözüm bulabiliyor mu problemlerine?
YanıtlaSilSınırlar ve anahtar. Hayat bizim elimizde, sınırlarda öyle... İnsan anlattığı şeylerde onay aldıkça o insanlarla anlaşabildiğini, uyuşabildiğini zannediyor. Anlatılanlar onaylandıkça insan kapıları daha da açıyor, açtıkça açıyor. Oysaki onaylayanın karşısındaki değil kendisi olduğunun farkına bile varamıyor. Her evet deyişinde neyi anlattığına, neye onay verdiğine dikkat etmeli insan. Farkındalık için çok teşekkürlar... Emeğinize yüreğinize sağlık:)
YanıtlaSilelimizde ne kadar çok anahtar varken, farkına varamamışız..aydınlatıcı bir yazı..teşekkürler
YanıtlaSilHayatta herkesin sorunları olacak. Mesele sorunları çözmek mi yoksa sorunlarla gündem oluşturmak mı?…
YanıtlaSilHayır dlyemeyince dağa dönüşür sorunlar ..
YanıtlaSilSınırlarımız güçlendiren şey bizi...
YanıtlaSilSinirlarini koymayan kisi iliskileri yonetemez.
YanıtlaSilSınırları olanın imtiyaz hakkı olur, ne kıymetli bir ifade. İnsan haddini bilmediğinde kendini de bilmiyor demektir aslında. Çünkü sınırlar insanı yanlış yapmaktan korurken aynı zamanda özgür olmasını da sağlar.
YanıtlaSilİnsanın sınırları olması gerektiğini anlatan yazınız için teşekkürler🌸
YanıtlaSilŞikayet edenin çözüm hakkı olmuyor, an da rahatlamak uğruna çözüm hakkımızı kaybediyoruz malesef...Kaleminize sağlık
YanıtlaSil