Okulun duvarlarına şöyle bir göz gezdirdi. Okulda geçirdiği zamanlar geldi aklına. Arkadaşlarıyla bahçesinde koşturduğu, çok sevdiği öğretmenini hayranlıkla dinlediği günler... Şimdi aynı okulda, ailesiyle birlikte sığınmacı olarak kalıyorlardı. Okulun koridorunun bir köşesinde dört kardeşi ve annesiyle birlikteydi Meryem. O şen kahkahaların atıldığı oyunların oynandığı okul, şimdi uzuvlarını veya annesini, babasını, evladını kaybetmiş insanlara yuva olmuştu. Okul keyifsiz, duvarlar soğuk, elektrikler yok, yemekleri de çok az geliyordu. Eskiden yemek beğenmediği günleri hatırladı. En son yemeğini bir gün önce yemişti Meryem. Çok açlık hissetmiyordu.
Meryem ve ailesi için yaşadıkları bu zorluklar sorun değildi. Annesi babasının getirdiği bulgurdan pilav yapar etrafındaki herkese dağıtır ve bir tencere pilavdan bir sürü insan doyardı. Akşamları kardeşler birbirlerine sarılarak uyurlar, eski günlerindeki oyunları anlatırlardı. Birbirlerine sarılarak uyumak, onların ısınmasına da sebep olurdu. Bomba seslerinden korktuklarında birbirlerinden güç alırlardı. Meryem’in babası hastanede çalışıyor, eve üç dört günde bir gelebiliyordu. Her geldiğinde de bir miktar erzak getiriyor, annesi de onu etrafındaki insanlara yemek yapıp dağıtıyordu. “Bugünlerimizde birbirimize yardım etmeyeceğiz de ne zaman edeceğiz?” diyorlardı. Yine gecenin karanlığında, uzak mahallelerden bomba patlamalarını gördü Meryem. Derin bir iç geçirdi. Onlar da evlerini, babaannesini, dedesini bir bombalama sırasında kaybetmişlerdi. O zaman yaşadıkları sıkıntıyı düşündü ve “Aynı şeyleri yine birileri yaşıyor.” dedi. “Şu anda yine birilerinin annesi, babası, çocuğu, kardeşi ölüyor. Belki de bir uzvunu kaybedecek ve hayatta bu şekilde yaşayacak.” diye geçirdi. Onlara dua etti, kardeşlerine sarılıp uyumaya devam etti Meryem.
Birkaç gün sonra babası kucağında bir çocukla geldi. Dokuz on yaşlarında bir çocuğu içeriye getirdi ve yatağa yatırdı. "Artık Ahmet bizim ailenin bir ferdi... Bundan sonra bizimle birlikte kalacak." dedi. Birkaç gün önce bir hava saldırısında bütün ailesini kaybetmişti Ahmet. Aynı zamanda iki ayağını da kesmişlerdi. Meryem’in babası, hastanede yer olmadığı için yanlarına getirmişti ve onunla ilgilenmelerini istedi. Hepsi çok sevindiler, “ALLAH, Ahmet için bizi seçti” diye düşündüler. Onun için ne yapabilirlerdi?
Meryem’in babası Ahmet’e bir tekerlekli sandalye getirdi. Kardeşlerinden hepsinin birer görevi vardı. Kimisi onu bahçede gezdiriyor, kimi mutlu olması için ona eski günlerdeki oyunlardan oynuyor. Annesi de ona güzel güzel yemekler yapıyordu. Evimiz dedikleri okulun havası değişti Ahmet’le birlikte. Tatlı bir meşguliyetleri vardı ve onun yürüyemeyen ayakları, olmayan ailesi olmaya çalışıyorlardı. Babası yine bir şeyler getiriyor; annesi yine onlara güzel yemekler yapıyor, bu sefer daha çok kişiye yemek dağıtıyorlardı. Eski günlerine döndüklerini hissettiler. Birbirlerine güzel anıları anlatıp Ahmet’i güldürmeye çalışıyorlardı. Eskiden olduğu gibi şen kahkahaları atmaya devam ediyorlardı. Bir anda o kasvetli okul, Ahmet’le birlikte, bir gül bahçesine dönüşmüştü. Aynen İbrahim’in ateş çemberinin gül bahçesine dönmesi gibi...
Az bir yemekle doydukları, uzun süre acıkmadıkları gibi sayıca az olarak kalmalarına rağmen onlar çok güçlüydüler. ALLAH’a teslim olmuş kişiler azdı ve azın bereketi vardı. Bunu yemeklerde, rızık kazanmada görüyor ve şahit oluyorlardı. Savaşta ve zulümde de az insanların, çok kalabalıklara galip geleceğine inanıyorlardı artık...
“Bizim evlerimiz yok ama kalplerimiz çok sağlam. Bir gün o yıkılan kalpleri ve binaları onaracağız. Tıpkı Ahmet’in kırılan kalbini onardığımız gibi...” diye geçirdi Meryem içinden...

“ALLAH Ahmet için bizi seçti.” İnsan her şeye böyle baktığında hiç yalnız kalmıyor hakikaten…
YanıtlaSil"Hz.Ömer bir Mü’mine rastlamıştı ki; o devamlı , “ALLAH’ım beni azlardan eyle! Diye dua ediyordu. Hz. Ömer o zatın bu dua ile neyi kastettiğini anlayamamıştı.” Niçin böyle dua ediyorsun? Diye sordu.O Mü’min, şu cevabı verdi: “ALLAH-u Teala “Kullarımdan şükreden pek azdır.”buyuruyor. Ben de o mesut azlıktan olmayı taleb ediyorum.” dedi.
YanıtlaSilAz olmak önemlidir. RAB bim bizi azlardan eylesin…
Onların evleri yok ama kalpleri çok sağlam. Bir gün o yıkılan kalpleri ve binaları onaracaklar. Rabbim bizlerin de kalplerini onarsın..
YanıtlaSilSende yokken de başkasının ihtiyacını giderebilmektir sarp yokuş
YanıtlaSilAza kanaat etmeyen coğu bulamaz 🌸
YanıtlaSilÇok derinden. Allah razı olsun
YanıtlaSilYüreğinize sağlık 🥲
YanıtlaSilMesele ne yaşadığın değil nasıl yaşadığın gerçekten. Öyle kaliteli yaşamışlar ki…
YanıtlaSilBirleşince o azlar ne çok olur...
YanıtlaSil"ALLAH, Ahmet için bizi seçti" ne kadar da kalbe dokunan bir cümle.. Allah bizi seçti.. İnsanın zor şartlarda bile hayırda yarışabilmesinin motivasyon kaynağı bu olsa gerek.. Şartlar ne olursa olsun bir fark ortaya koyabilmenin kaynağı..
YanıtlaSilKalbe dokunan bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık
Kendi açken doyuran, ihtiyacı varken ihtiyaç karşılayanlar… Onlar o sarp yokuşu çıkanlar…
YanıtlaSilİnsan başına gelene verdiği tepkiyle bolluğunu yada kıtlığını yaşıyor.
YanıtlaSilAz yiyeceklerini paylaşmakla bereketi,
Ahmetin gelişine verdikleri tepkiyle cennet bahçesinde yaşıyorlarmışçasına Rabbim mutlu ederek ikramlanıyorlar…
İhtiyaç görenin ihtiyacı görülür...
YanıtlaSilBöyle insanlar kaldı mı hakkaten dediğimiz bir çağda olmamız işin daha da acı kısöı, kaleminize sağlık...
YanıtlaSilbiz hep miktarı arttırmaya çalışıyoruz. ama bereket az olanda onu da bir anlayabilsek...
YanıtlaSilçok anlamlı bir yazı teşekkürler :)
mersi
YanıtlaSil"...“ALLAH, Ahmet için bizi seçti” diye düşündüler." bunu anlayan muhtemelen hayat sınavını kazanma ihtimali en yüksek kişilerdendir, zannediyorum... Ellerinize sağlık
YanıtlaSilGerçek sarp yokuşu çıkanlar…
YanıtlaSilGerçek sarp yokuşu çıkanlar
YanıtlaSilazın tadını,bereketini bilenlerden oluruz inşALLAH
YanıtlaSilmesele cok imkanlara sahip olmak degil.. mesele, neye ragmen ne yaptigimiz..
YanıtlaSilSamimi az, samimiyetsiz çoktan hayırlıdır.
YanıtlaSilİnsanın en büyük yanıklarından 1’i,1 şeyin miktarını arttırdığında tatmin olacağını zannetmesidir🌿
YanıtlaSilAzın bereketi...Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilAzın tadını bereketini bilenlerden olmak nasip olsun bizlere de.. Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilAz ama samimi olunca bereketi çok, elinize sağlık
YanıtlaSilAzın bereketini bilenlerden oluruz inşallah elinize emeğinize sağlık çok etkileyici bir yazı olmuş
YanıtlaSilBir arkadaşım, "Azın kıymetini bilmeyen çoğunu elde edemez." derdi. Çok yıllar önce duyduğum bu cümleyi anca idrakına varabildim. Şükür Rab'bime, emeğinize kaleminize sağlık...
YanıtlaSil