Hasan’ın iki de kardeşi vardı. Babası, gece herkes uyurken yollara düşer, fırında çalışmaya giderdi. Annesi ev işlerini bitirir kalan vakitte el işi yaparak geçimlerine destek olmaya çalışırdı. İmkanları az olsa da hayattan keyif almayı bilen, şükreden bir aileydi. Hasan’ın bir kardeşi yürüyemiyordu ve bir yere gitmek istediklerinde babası onu hep sırtında taşıyordu. Fırın ise evlerinden oldukça uzak olduğu için babası her gün uzunca yol kat ediyordu. Bu yüzden Hasan hep ‘Baba büyüyünce sana bir araba alacağım’ derdi.
O Cuma günü annesi en sevdikleri yemekleri yapmış, sohbetler ederek günü tamamlamışlardı. Ertesi gün babasının fırında mesaiye kalacağını öğrenince biraz canları sıkılmıştı. Evlatlarına sıkıca sarılıp onlarla vedalaşan babaları sessiz sokaklarda sabah aymadan yola koyulmuştu.
Hasan kardeşlerinin elini tutarak uyuyakalmıştı. Annesi birden yanına gelip içinde garip bir his olduğunu söyledi. Tabi Hasan rahat edemedi, kalkıp kapının önüne çıktı. Sanki bir şeyi bekler gibi gökyüzüne baktı, gri bulutlarla kaplı olduğunu görünce içi bir garip oldu. Biraz kapıda durup içeri geçti kapıyı kapattı, birkaç dakika sonra büyük bir ses yankılandı ve her yer toz duman oldu. Pencereden baktıklarında anlam veremeyip, görüntüler karşısında şaşırıp kalmışlardı. İnsanlar bir yerlere koşturuyor, ambulans sesleri hiç olmadığı kadar çıkıyor, çocuklar ağlıyordu. Daha dün kapının önünde oynadığı arkadaşları sedye ile götürülüyor, anneler dualar ediyordu.
Hasan koşarak dışarı fırladı. O an olayın ne olduğunu anlamasa da herkesin yarasına merhem olmaya çalışıyordu. Bir yandan su taşıyor bir yandan doktor arıyor, bir yandan babasını düşünüyordu. Annesi kardeşlerini güvenli bir yere bıraktı. Var gücüyle dışarıda ağlayan çocukları, atak geçiren yaşlıları sakinleştirmeye çalışıyordu. Herkes gözyaşını sessizce döküyor ama yardım etmeyi bırakmıyordu. Bir şey yapamayan dua ediyordu. Hiç tanımadıkları değişik üniformalı askerlerin sokaklarda gezdiklerini gördüler. Askerler bu birlik ve bütünlüğe şaşkınlıkla bakıyorlardı. Nasıl böylesine karışık bir günde böyle bir iş bölümü yapılmıştı? Nasıl bunca sıkıntıya rağmen kavga eden birbirini inciten birileri olmuyordu? Üstelik askerlerden de korkup kaçmıyorlardı…
Hasan hem her yana koşturuyor, hem ‘sesimi duyan yok mu’ diye bağırıyordu. Daha çok kişiye ulaşmak, ihtiyaç görmek istiyordu. Babalarından o günden sonra haber alınamadı…
Öyle bir dünün sabahı nasıl bugüne ulaşmıştı?
Hasan gördüğü askere kafa tutuyor, nasıl böylesine duyduklarına sağır gördüklerine kör olduklarını anlamaya çalışıyordu. Sonra bir askerin gözünün içine baktı ve tekrarladı: ‘Sesimi duyan yok mu?’
Nasıl böylesine görüntüde bir insan sessiz kalabilirdi?
Nasıl bir zulüm film gibi izlenebilirdi?
İnsan nasıl aynı gökyüzü altında şahit olduklarına yabancılaşabilirdi?
Sonra şunu düşündü; ‘Güç insanı zalimleştirir.’
Peki güç gerçekten kimdeydi?
Yaraları sarmak için pervane olan oradaki insanlarda mı? Donuk yüzleriyle kalbi kaskatı kesilenlerde mi?
Peki kahraman gerçekten kimdi?
Tüm samimiyeti ve merhametiyle kardeşinin elini tutan mı?
Atılan mermilere göğsünü geren ve kime teslim olduğunu gayet iyi bilen mi?
Yoksa okullara, hastanelere bombalar koyarak masumları öldürmeye çalışan, acizleşenler mi?
İşte o zaman Hasan şunu dedi ‘Sesimi duyan belli…’
***
Sesini duyurmaya çalışanlara ses olabilenlerden olmak duasıyla...
Sesimi duyan belli… Her zaman her anda ve her yerde…
YanıtlaSilAllah ihtiyaç giderenlerden olmayı nasip etsin inşallah
YanıtlaSilSesizligin sesi olabilenlerden olalım insAllah 🤲Emeğinize sağlık💐
YanıtlaSilKimse duymasa da sesimizi bir duyan var çok şükür...
YanıtlaSilElinize sağlık🌸
YanıtlaSilGüç insanı ne hale getiriyor... Kimse duymasa bile mutlaka bir duyan var.... Elinize sağlık..
YanıtlaSilGücü doğru yerde kullanmak, merhameti olmayan güc güç değildir. Emeğinize sağlık☘️
YanıtlaSilSesimi duyan belli. Bizden haberdar olan bilmez mi içimizdekini de...
YanıtlaSilGüzel yazı için teşekkürler 🍃
Kaleminize sağlık, adil olmayan bir dünyada adaleti doğru yerden beklemek gerekiyor...
YanıtlaSil“Sesimi duyan belli.”
YanıtlaSil“ALLAH yaptıklarınızdan haberi olandır…”
“Göklerde ve yerde onlanları ALLAH’ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir…”
mersi
YanıtlaSilGücümüz imanımızı geçmesin inşALLAH... İman varsa, sonunda kimin kazanacağı belli...
YanıtlaSil"Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır." (Araf-179)
YanıtlaSilSesimizi duyan var çok şükür
YanıtlaSilİnsan nasıl aynı gökyüzü altında şahit olduklarına yabancılaşabilirdi....elinize sağlık...insan hüzünleniyor..
YanıtlaSilsesimizi duyan belli, hamd olsun..
YanıtlaSilElinize sağlık ne güzel yazmişsiniz
YanıtlaSiliyiki Al-Adl var.
YanıtlaSilSesimizi duyan belli.. Onu tanıyıp bilmek nasip olsun...
YanıtlaSilSesimi duyan belli, çok şükür :)
YanıtlaSilİnsanın başka insan varsa sesini duymadığından onu en çok duyana güveniyor olması🌿
YanıtlaSilHer şeyi duyan da bilen de belli...İyi ki bir ALLAH var...İnsan güç eline geçince çok zalim...Kaleminize sağlık...
YanıtlaSil🌸🌸
YanıtlaSilDuygu yüklü, okurken hissettiren bir yazı... Sesimizi duyan, gören belli şükür.. Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilSesini duyan belli çok güçlü bir dayanak çok şükür
YanıtlaSilGüçlü iken merhametli misin acaba
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel anlatmışsınız insanı çok etkiliyor
YanıtlaSil