26 Nisan 2025 Cumartesi

İNSANLIK UYUYORDU

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sema kızı ve oğluyla oyunlar oynayıp eğlenmeyi çok seviyordu, onların mutluluğunu görmek bambaşkaydı. Nasıl da güzeldi çocuklar… Çocukların masumluğunu görmek çok iyi geliyordu ona. Yetişkinlerin bozulan dünyasında, çocukların dünyası sığınılacak liman gibiydi.  O limana sığınınca derin bir nefes alıp rahatlatan, bunca karmaşadan uzaklaştıran bir liman…

O gün marketten birlikte aldıkları kutu oyununu oynayıp keyifli vakit geçirmişlerdi çocuklarıyla. Ailecek birlikte vakit geçirmek, birlikte yaptıkları şeyler çok mutlu ediyordu onları. Aile olmak ne güzeldi… Çoğu zaman sabah erken kalkıp kek yapar, çocukların evi saran mis gibi kek kokusuyla uyanması çok hoşuna giderdi. Bunu düşünmek bile huzur veriyordu Semaya. Çoğu zaman evine bakıp şükrederken buluyordu kendini.  Huzur veren bir ev, çocuklar, aile olmanın güzelliği… İçinden bunlar geçerken, yüzünde tebessüm belirmişti kendiliğinden. Çocukları yatağına yatırdı, güzel yanaklarını öptü. Etrafı toparlayıp yanlarına geldiğinde çocuklar çoktan uyumuştu bile. Uyurken sessizce onları izlemek çok hoşuna gidiyordu. O uyku anında masumiyet her yeri kaplıyordu Sema için, onları sessizce izlerken huzur doluyordu içine, baktıkça bakmak istiyor o huzur bitmesin istiyordu.

Ama artık çocuklarını izlerken hissettiği o huzur geride kalmıştı. Çocuklarını uyurken izliyor ancak bambaşka düşüncelere dalıyordu, yüreği sıkışıyordu. Yaşanan zulüm bitmiyordu. Çocuklar öldürülüyor, hastaneler bombalanıyor, evler yıkılıyor, aileler paramparça ediliyor, türlü türlü işkenceler yapılıyordu. Ve insanlık uyuyordu… Sanki bu zulüm hiç yaşanmıyormuşçasına insanlar hayatlarına devam ediyordu.

Alış veriş merkezleri insanlarla dolu alış verişler yapılıyordu, kafeler keyifle içeceklerini yudumlayan sohbet eden insanlarla doluydu… İnsanların büyük bir çoğunluğu hiçbir şey olmamışçasına yaşamaya devam ediyordu. Sema derin bir iç geçirdi, çok uzağa gitmeye de gerek yoktu, yakın çevresindekiler de maalesef bu konuda duyarlı değildi. Kimi bu yaşananları Arapların meselesi olarak görüyor, kimi onların Müslümanlığına laf ediyor, kimi geçmişten alakasız örnekler veriyor, bir dolu gereksiz yere takılıp bu meseleyi görmezden gelmeyi tercih ediyorlardı. Bunları görmekte çok acıydı, insanlığın bu noktaya gelmesine şahit olmak çok acıydı… Asıl mesele insanlara zulüm edilmesi olmalıydı. Masum çocukların öldürülüyor olması, hastanelerin bombalanması, yapılan işkenceler olmalıydı. Dil, din, ırk fark etmeden önemli olan tek şey yapılan zulüm olmalıydı. Tüm insanların tek meselesi bu olmalıydı şu an… İnsanlık ölüyordu aslında, ya da çoktan ölmüştü de yaşananlara verilen tepkiler ile yeni anlaşılıyordu.

Zihnini kaplayan bu düşüncelerle çocuklarının yanından sessizce ayrıldı, haberleri izleyen eşinin yanına geçti. Yine bombalama haberleri, yıkılan evler, perişan olan insanlar ile dolu görüntüler, her yeri kaplayan dumanlar, televizyondan odaya akan acı… Haberde esir alınan ve bırakılan insanlara ait görüntüler ekrana geldi. Serbest bırakılan esirlere ait görüntüler dayanılacak gibi değildi, adeta insanlıktan çıkarılmışlardı. Dayanmak çok zordu bu acı haberlere, zulme uğrayan insanların durumuna… Haberci bırakılan esirlerden birinin hikâyesinden bahsediyordu. Salah hayatının baharında yakışıklı bir gençti, eski ve yeni fotoğrafları yan yanaydı ekranda… Geldiği hal, uğradığı işkencelerin ne boyutta olduğunu gösteriyordu. Salah zulme uğrayan, işkencelere maruz kalan insanlardan sadece bir tanesiydi. Daha ne öyküler vardı, nice Salah’lar vardı… Bunu yapanda insandı, ama nasıl bir insan… Bunca işkence, zulüm nasıl yapılabilirdi? İnsan bu kadar kötü olmazdı…  

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sema kafasında bir dolu düşünce kafasını yastığa koydu, içi daralıyor yüreği daralıyordu. Kısık bir sesle kendi kendine  “Şu an bizler rahat yataklarımızda, evlerimizde huzurla nasıl uyuyabilirdik ki… dedi. Gazze’ deki kadınlar, çocuklar gözünün önüne geldi, Gazze’den yükselen acı sesler her yeri kaplamıştı… Ah çocuklar, masum çocuklar… Gazze’deki çocuklarda kendi annelerinin kıymetlileriydi. O annelerin de huzurlu evleri, çocuklarına mis kokulu kek yaptıkları mutfakları vardı. O annelerde çocukları uyurken sessizce yanaklarına öpücük konduruyordu… Gazze kan ağlarken hayat hiçbir şey olmamışçasına devam edemezdi, etmemeliydi…

Yan odada sessizce uyuyan çocuklarının yanına gitti, onların masumiyetini izlemek istedi. Çocuklar uyurken sessiz olunur, ölürken değil!” diye tüm dünyaya haykırmak, herkese duyurmak istedi…





7 yorum:

  1. Çocuklar uyurken sessiz olunur, ölürken değil...🥹 inşALLAH karınca misali doğru tarafta olup bir damla su taşıyabiliyoruzdur...elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. kaybeden değil kazananlardı aslında onlar
    o masumlar,yetimler,şehitler…
    maalesef bu öykü görmeyenlerin değil,bile bile görmezden gelenlerin öyküsü
    inşALLAH tarafımızı belli edebiliyoruzdur
    emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. İnsanlık ölüyordu aslında, ya da çoktan ölmüştü de yaşananlara verilen tepkiler ile yeni anlaşılıyordu... ne kadar doğru bir tespit.. gecikme yasasını hatırlattı. Rabbim sen doğru tepkiler vermeyi nasip et bize. Gazze’de ve diğer yerlerdeki zulüm altında olan tüm kardeşlerimizin yâr ve yardımcısı ol. Bize de onlara destek olacak bedeller ödemeyi nasip eyle. Bizi onlara yoldaş eyle.. Amin

    YanıtlaSil
  4. “Şu an bizler rahat yataklarımızda, evlerimizde huzurla nasıl uyuyabilirdik ki…” soykırım yapılırken, masumlar suçlu sayılırken, sığındıkları yerler yakılırken...

    YanıtlaSil
  5. “Çocuklar uyurken sessiz olunur, ölürken değil!”

    YanıtlaSil