Kararan hava, gün boyu atılan
çığlıkları içine almış; tozun dumana karıştığı, insanların yaşamak için birbiri
ile yarıştığı o gündüz kargaşası, yerini derin bir sessizliğe bırakmıştı. Ay
her zamankinden başka görünüyor, minik yürekli çocuklara adeta tebessüm
edercesine pırıl pırıl parlıyordu. Bacası
her gün umutla tüten sıcacık yuvaları artık sadece yanmış bir beton yığınından
ibaretti. Sadece onların değil, tüm komşularının evleri de harap olmuştu. Bu
yüzden yüzlerce metre ötedeki akrabalarının evlerine sığınmışlardı. Daha dün
kardeşleri ile oyunlar oynarken şimdi oynayacak bir kardeşinin olmadığı fikrini
aklına getirmemeye çalışıyor, kuzenlerinin ve babasının desteği ile yaşama
tutunuyordu. Aklında şu sorular vardı:
- Neden böylesine güçlü olduğunu iddia
eden bir topluluk, kimseye zararı olmayan o güzel kalpli kardeşlerinin canını
almakla başlamıştı sürece?
-Niçin gözleri önünde annesini tek
kurşunla yok etmişlerdi?
-Güç, stilsiz ve neyi hedeflediğinden
emin olmayan askerlerde miydi yoksa ellerinde tuttukları silahlarında mı?
-Peki karşısındakine gölgelerini bile
siper edemezken kurşunları biterse ne yapabileceklerdi?
Sami, daha küçücük haliyle üzerlerine yürüdüğünde, o dev adamlar o minicik bedenden nasıl korkabilmişti? Onun elinde sadece minicik bir sopa, karşısındaki askerlerin omuzlarında silahlar, ellerinde pimi henüz çekilmemiş bombalar varken daha kaç yuvayı yıkacak, daha kaç anneyi yok edecek, daha kaç minik bedeni alacaklardı düşünmeden? Silahsız, bombasız, imkânsız bırakıldıklarında korkudan elleri titrerken… Daha kaç gün, kaç ay devam edeceklerdi?
Sami şöyle düşündü; "Biz tek odada on kişi nefes alırken ve tek bir silahımız yokken, imanımız nasıl da bizi güçlü kılıyor. Peki ya onlar? Onların bu kadar kaygılı olmaları normal miydi? Koca bir ordu bir boşluğa mı tutunuyordu? Gücü kendinden bilen, kalabalık ama aslında yalnız olan ordularının ne kadar çok zayıf noktası varmış..."
Kendini fil gibi gören, her karıncayı ezerim zihniyetiyle yol almaya çalışmaları ne kadar doğruydu? Ellerinde onca mal mülk varken hiçbirinin yüzü gülmüyordu, o zaman neden? Acaba bunca imkânın nicelikte fazla nitelikten yoksun oluşu mu buna sebepti? Omuzlarında silahları olmadan adım atamıyorlardı, peki neden?
Güç dedikleri, güvenlik konusunda zayıf oldukları halde bunu örtbas etmeye çalışmaları ve her gün aslında kendilerinden kaçışları mıydı? Ellerindeki nükleer kapasitelerini fütursuzca kullandıkları halde eğer karşıdan tek bir hamle gelirse toprakları, o küçümsedikleri yerlerden çok daha kolay yıkılabilecek haldeydi, peki neden?
Küçük olan kimdi? Önemli olan nitelik mi yoksa nicelik miydi? Hangisiydi? Fil mi, karınca mı? Fil kendi ağırlığından fazlasını taşıyamazken karınca kendi ağırlığının elli kat fazlasını taşıyabiliyordu. Bedeni büyük ama hareket kabiliyeti oldukça azken ve bir karınca her noktaya girebiliyorken fil mi, karınca mı? Önüne koyulanı yiyen fil mi güçlüydü yoksa kendi rızkını her yerden azmiyle çıkarabilen karınca mı? Hangisi? Sami annesinin söylediği sözü hatırladı: “Var olmaya çalışan yok olur.”
İnsanın eminliğinde, netliğinde,
samimiyetinde, açlığında ve şükründe…
Oysa bir kuş sürüsü yeterdi fil ordusunu yok etmeye. Çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilVarolmanın dayanılmaz ağırlığı… varolmaya çalışan yok oluyordu… kaleminize sağlık 💐
YanıtlaSilMesele somut olarak imkanda değil soyuttaki marifetimizde… Ellerinize sağlık🌿
YanıtlaSilHer avantaj bir dezavantaj getirir ve her dezavantaj da bir avantaj... İnsan sadece avantajlarına odaklanıp hareket ettiğinde helakını da hızlandırıyormuş demekki...
YanıtlaSilHakikaten insanoğlu hep var olmaya çalışıyor..
YanıtlaSilAma varolmanın yolu yok olmaktan geçiyor bunu bilmiyor..
İnsanoğlu ne cok yanılıyor..
Kaleminize sağlık..
"Var olmaya çalışan yok olur" ne güzel bir söz 🌱
YanıtlaSilTeşekkürler 🍃
Güç insanı zalimleştirir evet ama gerçek hep üstün gelir, zaman gerçekten yanadır, kaleminize sağlık🍃
YanıtlaSilBizde karıncalar filleri yener... Elhamdülillah 🤲 kaleminize sağlık çok düşündürücü bir yazı 🍀
YanıtlaSilİnsanın eminliğinde, netliğinde, samimiyetinde, açlığında ve şükründe…
YanıtlaSilNe güzel anlatılmış, geçişler çok soft ve düşüncürücü… Hakikaten neydi güç? Şimdi böyle bakınca fil mi güçlü karınca mı? Yüreğinize sağlık… Okudukça okunası bir yazı olmuş…
YanıtlaSilAynen çok iyi olmuş
SilSami gözümüzde canlandı resmen. Kalemine sağlık yazan hocamızın. Sıcacık ve düşünülesi bir yazı.
YanıtlaSil"Yani büyük gibi görünmek değildi mesele. Ne olduğunu bilip doğru hamleler yapmaktı."
Doğru hamleler yapabilmek nasip olsun
öykünün sonunda her zaman o karıncalar o filleri yer...
YanıtlaSilVar olmaya çalışan yok olur
YanıtlaSil"Gücü kendinden bilen"... İnsanoğlu çok yanılmış... Ne kadar da acı...
YanıtlaSilSade, düşündürücü ve akıcı bir yazı olmuş emeğinize sağlık hocam... Allah razı olsun.
Var olma hikayesiydi yok oluşumuz. Ne kadar dünyaya kaptırıp kendimizi ahireti unutuşumuz.
YanıtlaSilGüç insanı zalimleştirir...Ne mutlu güçlü ve merhametli olabilenlere..
YanıtlaSilZıtlık yoksa gerçeklik yok...
SilNeredeyse hiç dikkatimiz çekmez o minicik karıncalar..bazen bir araya toplanmış, baharı müjdeler gibi bir yerlerden karşımıza çıkarlar yada evimizin bir köşesinde misafir olurlar genelde...:) fakat ne çok şey yaparlar o cüsseleriyle..masallarda bile başrolde..:)) gerçek güç ve kaynağını ne güzel dile getirmişsiniz..elinize sağlık...
YanıtlaSilİnsan bozulmaya niyet ettiyse bir, sayıların çokluğuyla övünmeye başlar. Çok sayıyı ya da burda anlatıldığı gibi fili boyutundan dolayı güçlü zanneder. Yanihep ortada olana bakar. Görünendengörünmeyene gidemez. Oysa karıncalar filleri yer. Parça parça..
YanıtlaSilDemekki, MİKTAR EBAT' a üstün geliyor...
YanıtlaSilYetti de yenmeye…
YanıtlaSilZaten başımıza ne geliyorsa küçüğü küçümsediğimizden değil mi?
Küçücük bir karınca dağ gibi bir yangını söndürmedi mi?
Emeğinize sağlık;)
YanıtlaSilAllah nurunu tamamlayacak. Önemli olan ibrahimin karıncası olmak ebrehenin fili değil..
YanıtlaSilİnsan somuta bakıyor. Aslında işler soyutta yürüyor. Karıncanın azmi, vazgeçmeyişi onun sınavını kazanmasına neden oluyor. Azı küçümsemiyor. Hep kendi bedellerine konsantre. İnşallah karınca misali yol alamaya devam edenlerden olabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilNice azlar var ki çokları yendiler, nice küçükler var ki büyüklere önderlik ettiler. Seçil Görekçi
YanıtlaSilGerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Bambaşka yerlere gittim. Kaleminize sağlık 🌱
YanıtlaSilBir yerden ipin ucunu kaçırınca insan her gerçeğe kör bakar hale gelebiliyor. Silahlarla güçlü, parayla zengin, yiyerek tok olduğunu düşünebiliyor. Çoğumuzun içine düştüğü yanılgıdan çıkmamızı sağlayacak bir süreç yaşıyoruz. Gerçekte gücün zenginliğin sadakatin ne olduğuna şahit oluyoruz. Çok şükür.
YanıtlaSilGüç nedir?
YanıtlaSilSomut güç mü güç mü daha üstün?
Kendini biraz güçlenince bir şey zanneden, güç gösterisinde bulunan, hikmeti kendinde zanneden insanoğlu asıl kaynağını unutunca ne komik hallere düşüyor..
Emeğinize sağlık güzel bir olmuş💐
Her vakitte gözünün gördüğüne aldanan kaybetti. filin büyük görünmesine aldanan, yanında adamları çok olunca sayısına güvenen... Bilmedi ki miktar arttıkça etkisi azalır.
YanıtlaSilher güçlünün zayıf yönü vardır
YanıtlaSilÖnemli olan nitelik mi yoksa nicelik miydi? Üzerinde saatlerce düşünebilecek bir soru. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilkaleminize sağlık👏🏻
YanıtlaSilÖnüne koyulanı yiyen fil mi güçlüydü yoksa kendi rızkını her yerden azmiyle çıkarabilen karınca mı? Var olmaya çalışan yok olur... Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilNitelik mi nicelik mi? Dusunduruyor…
YanıtlaSilvay be karincaya bak sen! karincaya imrendim :)
YanıtlaSilSomut güç mü önemli soyut güç mü? mesele işte bu...
YanıtlaSilKaleminize sağlık :)
YanıtlaSilSomut güç mü daha önemli soyut güç mü? Cevabı ne kadar da net...Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsanlar imkanlarını artırdıkça daha güçlü olacağı yanılgısın da. Oysa ki mesele azın bereketinde. Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSil