Murat ile Nurcan nişanlanalı üç ay olmuştu. Nurcan varlıklı bir ailenin bir tanecik güzel kızıydı. Ailesi Nurcan’ı prensesler gibi yetiştirmiş, bir dediğini iki etmemişlerdi. Nişandan hemen sonra düğün hazırlıkları başladı. Murat güzel nişanlısı Nurcan’a ve varlıklı ailesine yakışır bir düğün yapmalıydı. Nurcan’ın istediği semtte ev kiralandı, kirası yüksek bir evdi ama olsun Nurcan istiyordu. Düğün hazırlıkları zorlamaya başlayınca Murat krediye başvurdu, banka faizleri yüksekti ama paraya ihtiyacı vardı. “Herşey Nurcan’ın mutlu olması için” diyerek bankadan kredi çekti. Nurcan’ın istediği gibi mobilyalar, eşyalar alındı. Nurcan baharda kır düğünü istiyordu, düğün için istediği yer seçildi. Nurcan’ın beğeni ve istekleri kolay değildi. Ama Murat elinden geleni, hatta fazlasını yapmaya hazırdı.
Bir süre sonra her şeyi Nurcan olmuştu. Onun isteklerini yerine getirmeyi görev edinmişti. Düğün zamanı geldi ve Nurcan ile ailesine yakışır, görkemli bir düğün yapıldı. Düğünün ardından Murat “Artık hazırlık telaşı bitti, bundan sonrası daha rahat olacak; bunca koşturmayı, telaşı, yorgunluğu geride bıraktık” diye düşündü. Murat’ın isteği artık evinde sevdiği kadınla huzurla vakit geçirmekti. Ancak düşündüğü gibi olmadı…
Nurcan akşamları, Murat’ın işten yorgun geldiğini göz ardı edip, her akşama planlar yapıyordu. Pahalı mekanlarda yemekler, arkadaş buluşmaları hoşuna giderdi Nurcan’ın. Özel günlerde de maddi değeri yüksek hediyeler beklentisiydi. Nurcan’ın isteklerini karşılamaya, onu mutlu etmeye çalışırken yorulduğunu hissetti Murat. Üstelik bunca yorgunluğa değiyor muydu, bilmiyordu. Bu kadar çabalamasına rağmen Nurcan’dan bir gün bile takdir görmediğini düşünüp üzülürdü. Oysa Nurcan çabasını görebilse, ona destek olsaydı ne güzel olurdu.
Murat bir gece uykusundan uyandı. Kafasında bir dolu ses, durmak bilmiyordu. Birden son bir yılı gözünün önünden geçti. Oysa hiç böyle hayal etmemişti. Aslında istediği evlenip, huzurlu bir yuvaya sahip olmaktı. Her şeyinin Nurcan’ı mutlu etmek olduğunu fark etti. Ama Nurcan’ın bitmeyen istekleri onu tüketmişti adeta. Ne olmuştu, nasıl bu hale gelmişti? Tek isteği mutlu olmakken üstelik… İyi gününü de kötü gününü de paylaşabileceği bir eş istemişti. Bunun için çok çabalamıştı. “Ne yapsam da olmuyor...” dedi içinden... “Çok mu zordu mutlu olmak?”
Evlenmeden önce gayet mutluydu aslında. İş yerinde başarılıydı, hazırladığı projeler takdir görürdü. Ailesine, işine, arkadaşlarına zaman ayırırdı. Hafta sonları dahil olduğu ekip ile doğa yürüyüşlerine katılır, zaman zaman kamp yaparlardı. Ailesinden başka bir şehirde tek yaşadığı için, yalnızlığını paylaşmak, evde keyifle zaman geçirebileceği, hayatı paylaşabileceği birini istemişti. Mutlu evliliklere imrenirdi hep... Sevmek, sevilmek, birbirini düşünüp destek olmak çok kıymetliydi Murat için. En yakın arkadaşı Ali’nin evliliği de onu heveslendirmişti aslında. Murat ve Ali üniversitede aynı sınıfta okumuştu. Ali dürüst, güvenebileceği bir dosttu. Ali’nin Esra ile evlendikten sonra ne kadar mutlu olduğunu gördü. Ali ve Esra çok iyi anlaşıyor, birbirlerine destek oluyor, keyifli zaman geçiriyorlardı. Onların yanındayken mutluluklarını hissediyordu. Hayatı paylaşmak bu olmalıydı. Oysa Nurcan’ı mutlu etmek çok zordu, aynı evdelerdi, karı kocaydılar ama sanki tek taraflı bir yaşam gibiydi. Varsa yoksa Nurcan’ın istekleri, üstelik bitmeyen istekler…
“Ben bu evliliğin neresindeyim?” diye düşündü, evlilik bu muydu? Bir süre sonra Nurcan’ı mutlu etmek için aldığı hediyeler, gittikleri mekanlar, tatiller derken kazandığı da yetmez oldu. Kredi kartı son limitinde, her ay nasıl yaparım, nasıl öderim diye düşünerek geçmeye başlamıştı. Hiç böyle hayal etmemiş, bu duruma geleceği aklının ucundan bile geçmemişti. Küçük, sıcacık, eşiyle huzurla birlikte olacağı bir evdi istediği… İşten gelince eşinin yaptığı güzel yemeklerle karşılanacak, salatayı beraber hazırlayacaklardı… Çok şey istememişti ki! Peki ya şimdi? Lüks bir semtte büyük bir ev, gösterişli mobilyalar, pahalı eşyalar ile dolu bir ev… Devam edip duran istekler… Somut olarak imkanların fazla olduğu ama gözünde o tebessümün olmadığı bir yaşam...
“Daha ne yapsaydım ki ben? Böyle olmadıysa biz nasıl mutlu olacaktık?”
Düşündükçe sorularının cevabını bulmaya başladı Murat. Mutluluk sahip olunan koşulların yüksek olmasıyla, maddi koşullar ile ilgili değildi. Anladı, ama acı oldu bu gerçeği anlamak. Yüreğinin ortasında ince bir sızı belirdi. İnce bir sızıydı, ama derin bir hüzündü hissettiği. Son bir yılını düşündü. Mutlu etmeye çalışırken nasıl mutsuz olduğunu gördü. Murat çabaladıkça, Nurcan kıymet bilmez olmuştu. Murat kendi zalimini, kendi doğurmuştu aslında. Sert bir tokat gibi yüzüne vurdu gerçekler. Canı yandı, ne yapacağını bilemedi… Karşı tarafı mutlu etmeye çalışırken hem kendini hem onu mutsuzluğa sürüklemişti aslında...
Bedel, bir insandan çıkan maddi ve manevi her şey… Kıymetli olan doğru yere doğru bedeller ödemek. İnsan doğru yere, doğru bedeller ödemediğinde hüsrana uğrar. Kolay değildir, insanın kendi zalimini kendi doğurduğu gerçeğini kabullenmesi. “Ama ben böyle olmasını istemedim, iyi niyetle çabaladım.” der durur insan, bu acı gerçekle karşılaştığında. Ne yapacağını bilemez…
Murat için de öyle olmuştu. Sevdiği eşi için her şeyi yaparken, kendisinden çıkan maddi manevi her şeyi çoğaltırken, farkında olmadan yanlış hamleler yapmıştı. İlişkisi bozulmuştu ve kendini artık yorgun ve güçsüz hissetmeye başlamıştı. Oysa ki bedel, insanın şifasıdır. Doğru yere, doğru bedeller ödeyebilenlerden olduğu taktirde insan hem mutlu, hem de hayata karşı daha güçlü olur.
teşekkür ederim
YanıtlaSilDoğru yere bedel ne kadar önemli... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilMutluluğunu başkalarına yükledikçe gerçek mutluluktan uzaklaşıyor insanoğu. Halbuki bütün çabası mutlu olmak içinken yanlış bedel zıttında sonuç veriyor
YanıtlaSilBedel dengesi bozulduğunda insanlarda bozulmalar meydana geliyor. Dengeyi kurabilmek için iki tarafında iyi niyetle, bedel dengesini koruyabilmesi, İletişimde ustalık ile ilgili bilgileri hayatına alabilmesi gerekir. Teşekkürler
YanıtlaSilZaten mutluluk sahibi olan imkanlarla ilgili olsaydı her zenginin çok mutlu olması gerekirdi, öyle değil mi?
YanıtlaSilİnsan doğru yere, doğru bedeller ödemediğinde hüsrana uğrar. Bunu bildiğinde mutlu ve başarılı olma yolunda çok büyük konfor elde eder.
YanıtlaSilAllah bizlere doğru yere doğru bedeller ödemek için yardım etsin 🤲💐
YanıtlaSilSon 20 yılın çoğu evliliklerinin hali tam da bu. İnsanın evililiğin ev idare etmesinin gerçeğini bilmeye ne kadar çok ihtiyacı var. Emeğinize sağlık🌿
YanıtlaSilİnsan ne kadar temiz niyetlerle yapıyor yaptığı şeyleri. “İyi bir evliliğim olsun diye” “Mutlu olalım diye” diyor. Ama yöntemi yanlışsa, kendini hiç de olmak istemediği durumlarda bulabiliyor. İşte bu yüzden insanın gerçekten tutarlı, işe yarayan stratejilere ihtiyacı var hayatta.
YanıtlaSilBizler anlık mutlulugu görunce hep o mutlulukta kalıcamını zannediyoruz zannettiklerimiz yuzunden algılanmaya odaklansak tutarlımı diye baksak herşey gözukuyor aslında
YanıtlaSilAnlık olan mutlulukların yada acıların kalıcı zannettigimiz için degilmiydi butun kaybımız
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilteşekkür
YanıtlaSilİnsan imkanlar verirse karşıdakini mutlu edeceğini zannediyor. Ne büyük yanılgı... Gerçek mutluluğu bulmak dileğiyle...
YanıtlaSilİnsan doğru yere doğru bedel ödediğinde mutlu oluyor. Somutlukta ödenen bedeller insanı mutlu etmiyor..Somutluk soyutluğu azaltıyor..
YanıtlaSilDoğru yerlere bedel ödeyenlerden olmak dileğiyle..
Miktarlar arttıkça mutlu olunmadığını o kadar çok örnekte gördük ki hayat içersinde. Doğru yere doğru bedel ödemek gerekiyormuş en başta...
YanıtlaSilBir insana gereğinden fazla bedel ödediğimizde malesef nankörleştiriyoruz.
YanıtlaSilHayatın içinden bir yazı… Çok düşülen hatalardan…. Doğru yere doğru bedel öyle kıymetli ki…
YanıtlaSilOkurken hep içimde "Keşke şu bedeli baştan bilselerdi" Diye geçti. Böyle böyle ömürden boşa vakit çalmazdık...
YanıtlaSilMiktarı attırdıkça insan problemlerinin çözüleceğini, isteklerini elde edeceğini sanıyor… Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekliyoruz… Demek ki daha fazlasını yapmak değil, yöntemi değiştirmek gerekiyor… Ama nasıl? O yöntem ne? İşte asıl sorulması gerekenler…
YanıtlaSilBedel insanın şifasıdır ama doğru yere ödendiğinde...🌸 Çok anlaşılır, güzel keyifli bir yazı olmuş emeğinize sağlık hocam 🌿
YanıtlaSilDoğru yere doğru bedelleri ödemek gerçek mutluluğun anahtarı...
YanıtlaSilEn kötüsü de insan hem bir emek harcıyor ondan bir zorluk çıkıyor hem de karşılığının olmasından ziyade işlerin daha da kötü olması. Teşekkürler..
YanıtlaSilEksi bakiye ile başlamak...insan düşünmeden sadece isteklerine ulaşmaya çalışınca maalesef ödenen bedel doğru yere ulaşamıyor. Hayatta her alanda eksi bakiye de değil artıda başlayabilmek ne kadar önemli onu hatırlattı...teşekkürler🌺
YanıtlaSilkendi zalimini doğurmak... Kaleminize sağlık..
YanıtlaSilİnsan sevdiğinde elinden gelse dünyaları sevdiği kişiye vermek istiyor fakat karşımızdaki insanı kibirli ve zalim biri haline getirdiğimizi fark edemiyoruz.
YanıtlaSilNormalleştirilen, olmazsa olmaz gibi algılanan tüketim istekleri... İstedikçe tüketilen, tükettikçe istenilen bir girdap tuzağı... Sonu sendromlar yaşayan tükenmiş insanlar topluluğu...
YanıtlaSilKaleminize sağlık... İnsan gerçeği bilmeyince daha iyi olur zannederek gösterdiği çabalar onu dahada zora sokuyor.
YanıtlaSilGizzıt diye bir konu Murat kardeşim :) Dinlemeni tavsiye ederim :) Karşısındaki insanı nankörleştirip mutsuz olmayı kaderi sanan herkese…
YanıtlaSil🥰
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilİnsan ödediği bedellerle istediği yere değil, hak ettiği yere gelir...Kaleminize sağlık
YanıtlaSil