Uzun ve sıcak geçen bir yazın ardından nihayet sonbahara giriş yapılmış, Eylül ile birlikte kavurucu sıcaklar yerini hafif bir serinliğe bırakmıştı. “Ne kadar yorucu, monoton bir yazdı, şükür geride kaldı.” diye düşündü Hatice. Çocuklar ile birlikte, tüm gün evde yaz sıcağında pek bir şey yapamamışlardı. Okullar kapanıp, yaz tatili başlayınca geç yatıp geç kalkmaya başlamışlar, nerdeyse sabahı yaşayamaz olmuşlardı. Öğleye doğru uyanıyorlardı, sonra birden akşam oluyor, bir şey yapmaya pek fırsat kalmıyordu. Ama artık tatil bitip okullar açılmıştı. Hayatlarına uzun bir zamandan sonra düzen gelmeye başlamıştı. Çocuklar okula yetişebilmek için erken kalkıyorlardı. Büyük kızı geç kalmamak için erkenden kalkıp servise yetişiyor, küçük kızını da evin yakınındaki okula kendisi götürüp getiriyordu. Kızını bırakıp geldikten sonra tekrar uyuyamıyor, etrafı toparlıyor, mutfağa geçip yemek hazırlığına başlıyordu. Öğle olmadan tüm işi bitiyordu.
Yine o günlerden birinde; işlerini bitirince saate bakıp, “Ne yani o kadar iş yaptım, daha öğle olmamış” dedi. Kendine bir çay koyup balkona oturdu Hatice, düşünmeye başladı. Ne kadar güzeldi, insanın hayatında düzen olması, sıralı bir şekilde işlerini yetiştirmesi. Birden yazı düşündü, yetişmeyen işler, geçiveren günler aklına geldi… Şimdi öyle miydi? Evdeki herkes erkenden kalkıyor, işine gücüne koyuluyordu. Erken kalkmanın bereketi diye düşündü.
Hatice çocukken yazları anneannesinin yanına köye giderdi. Köyde gün erkenden başlar, herkes işe koyulurdu. Anneannesinin “Sabahın bereketi başkadır yavrum” dediğini hatırladı. Hatice’nin de şu an yaşadığı tam da buydu işte… Sabahın bereketi! Ee ne de olsa erken kalkan yol alırdı. Ne kadar da doğruydu. “Güzel günlerdi, her şeyin lezzeti, keyfi vardı” dedi kendi kendine. Aslında imkânlar şimdi ki zamandakine göre sınırlıydı, ama teması vardı her şeyin, bereketi başkaydı.
Çayını tazelemek için mutfağa girdiğinde masanın üstündeki ezilmiş muzlara gözü ilişti. Her seferinde daha az alalım diyorlardı, ama eşi de kendi de pazara gidince dayanamayıp çokça alıyor, ezildiği için bir kısmını atmak zorunda kalıyorlardı… Çocuklarda ezik muzları yemek istemiyordu. Hatice ne zaman meyveyi kararında alsa sanki o meyvelere ayrı bir tat geliyordu. Çocuklarda iştahla yiyor, meyveler ziyan da olmuyordu. "Az olunca bereketi artıyordu sanki..." diye düşündü. Sonra aklına annesinin çocukken hazırladığı sofralar geldi.
Hatice kıt kanaat geçinen bir aile de büyümesine rağmen evlerinden misafir eksik olmazdı. Anneciği sofrayı kurardı. Evde ne varsa ikram eder; çocuklarını da "Misafir geldi mi bereketi ile gelir, sakın ağırlamaktan çekinmeyin." derdi. Gerçekten de öyle olurdu. Sofralar kurulur, herkesin karnı tok kalkardı. Evlerinden neşe eksik olmazdı. Babacığı da ayakkabı boyacısı olmasına rağmen hepsinin ihtiyacını karşılardı. Hiçbirini mahrum etmezdi. Derdi ki; “Az kazanın, helal kazanın. Helal para bereketlidir. Sizi mahcup etmez.” Hatice daha küçükken anlamıştı azın bereketi olduğunu… Gözleri doldu. “Nurlar içinde yatsınlar ne güzel değerler katmışlar bize...” diye düşündü. Şimdi o da anne olmuştu. Çocuklarını düşünüyor. Ve onların beslenmeleri için elinden gelini yapıyordu. Ancak bunu yaparken yiyecekleri israf ettiğini fark etti.
Hatice yiyebileceklerinden daha fazla meyve almanın israftan başka bir şey olmadığını anlamıştı. “Hem bu yiyecekleri israf ediyoruz. Hem de bunları almak için çalışıyoruz” dedi içinden. “İnsan zamanı verimli kullandığında bereketini nasıl hissediyorsa, ihtiyaçlarını belirleyip ona göre harcadığında da kazancının bereketini hisseder.” dedi. Nasıl da birbiriyle ilişkiliydi her şey. Akşam eşi eve gelince durumu anlatacaktı. Meyveleri fazla almadığında çocukların yediklerinden daha çok keyif aldığını ve meyvelerin de israf olmadığını söyleyecekti. Eşinin de kendine hak vereceğini düşünüyordu. Böylece bundan sonra aldıklarına daha fazla dikkat edecek ve gereğinden fazla hiçbir şey almayacaklardı.
Hatice, doğru bir karar almanın mutluluğuyla gözünü muzlara dikti. O muzlarla ne yapabileceğini düşündü. Aklına kurabiye yapmak geldi ve coşkuyla ayağa fırladı. İsraf etmemeye hemen başlayacaktı ve böylece karar verilen bir işe erken başlamanın bereketini de alacaktı. Hemen kollarını sıvadı, muzları soyup çatalla ezmeye başladı. Fındık ununu, balı ve kakaoyu ekleyip iyice karıştırdı. Elde ettiği hamuru küçük küçük yuvarlayarak yağlı kağıt serdiği fırın tepsisine yerleştirdi. Özenle yerleştirdiği hamurları önceden ısıtılmış fırına koydu. Çok geçmeden eve mis gibi bir koku yayılmaya başladı. Muzlar israf olmaktan kurtulmuş ve akşama kurabiyeleri hazırdı işte. Hatice, fırından tepsiyi çıkarırken mutluydu. Çocuklar okuldan eve geldiğinde kocaman bir bardak sütle kurabiyeleri yerken Hatice’nin yüzündeki gülümseme daha da artmıştı.
İnsanların pek çoğu az olanı küçümser. Bir çok konu da “Şuncacık şeyden ne olacak ki?!” der ama asıl olayın orada döndüğünü unutur. "Az yesem ne olacak ki, benim hiç yememem lazım zayıflamak için!" der bazen abartır... Bazen de; "Azıcık hareketle insan nasıl kaslansın ki kilometrelerce günlerce yürümesi lazım!" diyerek başlangıç hareketini durdurur.
İnsan her konuda asıl bereketin o az olanda olduğunu bildiğinde, Hatice’nin mutfağındaki gibi göz ardı edilen çürümeye mahkum bırakılan muzlar, günün mutluluğu ve yüzlerdeki gülümsemenin sebebi oluverir. İşten eve yorgun gelen babayı evdeki mutlu yüzler dinlendirir. O baba ertesi gün işe gittiğinde iş arkadaşlarına bulaştırır mutluluğunu… Az olan birden çoğalıverir...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; azı küçümseme… Aslında tüm işin bereketi, az olana verilen değerde saklı…
Azı küçümseme… Aslında tüm işin bereketi, az olana verilen değerde saklı… İnsan daha ne diyebilir ki bu cümlenin üstüne. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilAza hürmet etmek..İnsanın en büyük yanılgılarından biri miktarın çokluğu ile temasın artacağı..Berketle ilgili farkındalığı artıran çok güzel bir yazı olmuş...elinize sağlık..
YanıtlaSilteşekkür ederim
YanıtlaSilBereket emeğin olduğu yerde, eskiden de böyle olurdu. O az olanlardan ne kadar çok şey yapılırdı ve evlerden misafir eksik olmazdı. Şimdi her şey çok ama gelen gidenimiz o kadar azaldı ki... Oradan da anlıyoruz miktarlarla ilgisi olmadığını.
YanıtlaSilAzın bereketini yaşayabilenlerden, azın kıymetini bilenlerden olabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilÂmîn
SilÇok olanla oyalanırken, azın bereketi nasıl da unutturuldu...
YanıtlaSilOysa bir adım yeterliydi...
Bereketiyle gelen yazı için RABBİM bedelinizi kabul etsin... 🤍
Az ile yetinmeyen çoğu bulamaz emeğinize sağlık
YanıtlaSilHatice'nin mutfağından bize ulaşan, her paragrafından bereket akan yazı için teşekkürler 🌸 Kaleminiz bereketli olsun.
YanıtlaSilNe güzel bir yazı. Bereketi çokluk olarak sananlara nasilda yanlis bir zıtlık olduğunu kanıtlayan bir yazı teşekküler ...
YanıtlaSilAz az biriktirerek bisiklet, araba, ev alanı çok dumdum hem de borca krediye ihtiyaç kalmadan.. gerçekleri bize hatırlatan bu yazınız için ellerinize sağlık👏
YanıtlaSilBereketi artıran her detayı ne güzel özetlemişsiniz. Günlük hayatınızda neleri neleri kaçırıyoruz bazen…
YanıtlaSilİnsan aza hürmet etmek…
YanıtlaSilGünümüzün çokça unuttuğu değerlerden…
Azı küçümsemek insanın hayatında yol almasına da engel oluyor...aza hürmet eden, azıyla yetinebilen çoğa ulaşınca kıymet bilen de oluyor...elinize sağlık 🌸
YanıtlaSilAzın bereketi bir başka... Az başlıyoruz ama bereketleniyoruz. Çok ümitvari, çok kolay... Ama azı küçük görmezsek farkında oluruz
YanıtlaSilTeşekkürler 🍃
Az olanla yetinemeyen çoğunu elde edemez derdi bi arkadaşım. Ne kadarda doğru. Hareketi başlatmak, az olanla başlamak, azı küçümsememek bize başlamak için yeterli aslında...
YanıtlaSilAz olanı küçümsememek.
YanıtlaSilVardığımız yerden ziyade; girdiğimiz kapıyı, attığımız adımı, verecekken küçümseyip vermediğimiz o 5 kuruşu...Küçümsememek. Herşey o azda gizli demek ki. İçeriği dolu dolu bir anlatım. Teşekkürler
Kaleminize sağlık ne de güzel olmuş. Helal kazancın bereketi
YanıtlaSilAzı bereketlendiren Rabbimize hamd olsun :)
YanıtlaSilÇok güzel, kıymetli, hayatın içinden bir yazı ☺️🫶🏻
YanıtlaSilAz olan her zaman kıymetli oluyor. Teması da buradan mı geliyor acaba. Yoksa temasından mı geliyor kıymeti.
YanıtlaSilEllerinize sağlık, cok güzel bir yazı olmuş
asıl bereket az olanda!
YanıtlaSilHayata er başlayan olup azı küçümsemediğimizde neler olur, neler?
YanıtlaSilAslında her büyük hamle küçük bir adımla başlar. Emeğinize sağlık 🌻
YanıtlaSilHayatın bereketi hep az olanda ☺️
YanıtlaSilEllerinize emeğinize sağlık. İnsan tam da bu yüzden kendini geliştirmiyor :(
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilKaleminize sağlık...
YanıtlaSil