Oldukça düşünceliydi Serap, eşine oğlunun disiplin cezası aldığını nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Birkaç gün önce öğretmen aramış durumu anlatmış ve okula gelmesi gerektiğini söylemişti. Serap okula gittiğinde müdür yardımcısı Ali ve arkadaşlarının derste öğretmene yaptıklarını anlatıp, bu durumda disiplin cezası alacaklarını söylemişti. Çok mahcup olmuş, ne diyeceğini bilememişti. Ali kendi halinde, çalışkan, saygılı bir çocukken nasıl bu hale gelmişti? Liseye başladığı günler daha dün gibiydi. Bu kadar zamanda oğlu, biricik Ali’si bambaşka birine dönüşmüştü. Serap Ali’deki değişiklikleri fark etmiş ama bir şey yapamamıştı, aslında işlerin buralara kadar gelebileceğini de düşünememişti. Uzak tutamamıştı arkadaş çevresinden, Ali yeni davranışlar edinmeye başlamış, arkadaşlarıyla çokça zaman geçirmeye başlamıştı. Şimdi O da arkadaşlarına benzemiş, sorumsuz saygısız bir genç olmuştu işte…
Hep söylerlerdi aslında arkadaşın önemini, doğru arkadaşlar seçmek gerektiğini. Serap şimdi anlamıştı, ne kadarda doğruymuş. İnsanın yakınlaştıkları, arkadaş bildikleri ile bambaşka olabiliyormuş her şey. Üzüm üzüme baka baka kararıyormuş. İnsanın çevresinde olumlu özellikler taşıyan, onu destekleyen kişiler olunca, onlar ile birlikte insan olumlu özellikler kazanıyor onlara benzemeye başlıyormuş. Tam tersine çevresindekiler olumsuz özelliklere sahip kişiler olunca da insan bozuluyor, onlara benzemeye başlıyormuş, tıpkı üzümün üzüme baka baka kararması gibi…
Serap "Keşke onu koruyabilseydim, arkadaş çevresine daha çok dikkat etseydim...” diye düşündü. Farklı arkadaşları olsa Ali şimdi bambaşka olabilirdi… İnsan doğru seçmeliydi kime yaklaşıp, kimden uzaklaşacağını. Yakınlaştıkları ve uzaklaştıklarına göre insan ya bozuluyor ya da toparlanıyordu. Öyleyse insanın yönünü belirliyordu aslında yakınlaşıp uzaklaştıkları.

Yaklaşmamalıydı insan kötüye, kötülüğe. Yönünü doğru belirlemeliydi.
Aslında insanın ilk öyküsü de böyle başlamamış mıydı?
O ağaca yaklaşmaması söylenmesine rağmen o ağaçtan uzak duramamıştı ve yaklaştıkça karşı koyamamıştı.
Öyleyse neye yaklaşıp neye yaklaşmaması gerektiğini çok iyi belirlemeliydi insan, oyunu büyütmeden, öykünün başlangıcını unutmadan…
İnsan nereye yaklaşmaması gerektiğini çözdüğünde sakınma marifeti de edinmiş oluyor.
YanıtlaSilYakınlaştıkları ve uzaklaştıklarına göre insan ya bozuluyor ya da toparlanıyor. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilSakınmak aslında her şeyi ne kadar da kolaylaştırıyor.. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsan çevresi kadar di mi? Yanındakine nasıl da benzemeye meyilli...O yüzden insan yaklaştığı yeri çok iyi seçmeli. Yaklaştığının zıttından da uzaklaşmış oluyor çünkü...Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilBana lisede sınıfın çalışkan kızının arkasından yapılan dedikoduları hatırlattı "ay onunla ne konuşacağız, o sadece ders bilir" gibi :)) insanın kime neye yaklaştığı çok kıymetli tabi daha kıymetlisi ona hiç yaklaşmaması...
YanıtlaSilKişi kimin boyasıyla boyanmak isterse ona yaklaşıyor... Beyazda birine yaklaştığında onun boyasına boyanmaya başlıyor insan... Emeğinize sağlık hocam... 🌸
YanıtlaSilSakınanlar uzak durabilenler boşuna parlamıyor 🌟
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsan biraz da kendi rengine yakın olan kişilere yaklaşıyor.
YanıtlaSilNeye yakınlaşı neyden uzaklaştığımız çok önemli... Bizim gelecekteki halimizi belirler
YanıtlaSilKaleminize sağlık ✏️
Yaklaşmazsam sakınıyorum.. Rabbimizin merhameti, çok şükür..
YanıtlaSilİnsan etrafındaki beş kişinin ortalamasıdır…
YanıtlaSilİnsan bir şeye yaklaşmaktan çok, geri durmakta zorlanıyor. En çok sakındıklarımız bize level atlatıyor.
YanıtlaSilGelecekte nasıl biri olmak istiyorsak ona göre yaklaşacağımız yerler olmalı...
YanıtlaSilBir yere yaklaşınca onun zıttındaki bir yerden uzaklaşıyoruz...
Teşekkürler 🍃