7 Ocak 2025 Salı

GEÇEN YILLAR

Üniversitenin gazetecilik bölümünü bitirmişti Kenan. Hatta üzerinden on yıl geçmişti. Geçen zaman olmuş,  kendi bölümüyle ilgili iş bulamamıştı. İhtiyaçlarını karşılamak için çalışması gerekiyordu. On yılın iki yılı yüksek lisansla geçmişti. Bu iki yılda öğrenci sıfatıyla babasından destek almıştı, fakat artık kendi ayakları üzerinde bir şekilde durması gerekiyordu.

On yıl sonunda formasyon alıp öğretmenlik yapmaya karar vermişti. Fizik ve matematikte iyiydi. Özel ders veriyordu fakat düzenli bir gelir ve düzenli bir iş hayatı istiyordu. Beş yıldır nişanlısı olan Neşe’de bunu istiyordu. Bu sayede bir kurumda öğretmen olarak çalışabilirdi belki. Eğitim hayatı öğretmenlik yolunda devam ediyordu öğrenci olarak Kenan'ın. Ödevleri de vardı tabi... "Otuzlu yaşlara geldik hala ödev yapıyoruz..." diye sızlandı. Ertelenen her şey büyüdüğü için Kenan'ın zamanında yapmadığı ödevleri şimdi yapması gerekiyordu.

Türkçe dersi için verilen ödevi atasözleri üzerineydi. Konusu öğütle ilgili atasözleriydi. "Atasözleri geçmiş deneyimlerden bizlere aktarılan öğütler değil miydi zaten?" diye düşündü. Zamanında çok öğüt verilmişti kendisine…

"Bir musibet bin nasihatten iyidir.” sözü gelmişti Kenan'a incelemesi için. Araştırmalarında bulduğu açıklama “Bir musibet bin nasihatten iyidir atasözü, zorlukların veya kötü durumların insanlara önemli dersler ve öğütler verdiğini ifade eden bir sözdür.” diye yazıyordu. Okuduktan sonra hayatını düşündü. Aslında hayatı bu atasözünün içeriği gibiydi.

Kenan iki kardeşli bir ailenin küçük çocuğuydu. Babaanne ve dedeyle beraber yaşıyorlardı. Hem evin küçüğü hem dedesinin kıymetlisiydi. Dedesi Kenan'ı  çok sever fakat otoritesini de korurdu. Haylazlığa meyilli Kenan, ders çalışmadığı için ilkokulu çift dikiş bitirmiş, ortaokulda zorlanmıştı. Dedesi sık sık nasihat ederdi. "Biz okumadık oğlum, elimizde bir sanatımızda olmadı. Bak bu yaşta babanlara yük oluyoruz. Sen çalış, bir mesleğin olsun, altın bileziğin olsun." diye…

Kenan okul döneminde henüz farkında değildi hayatın. Annesi de onun kaçış limanıydı. "Biz yaşamadık onlar eksik kalmasın." diye şımartırdı. Liseye geldiğinde Kenan'ın başında kavak yelleri esiyordu. Söylenenler bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyordu. Gazeteci olmayı koymuştu aklına. Neden istiyorsun sorusuna cevap olarak, “Eğlenceli olması” diyordu. “Bu dünyaya bir defa geldik, eğlenelim, gülelim. Hem bu benim hayatım, zorluk yaşarsam ben yaşarım. Siz niye bu kadar dert ediyorsunuz? Bir şekilde geçinirim” diyordu. "Baktım olmadı başka şey yaparım..."

Kenan atasözünün açıklamasıyla bir anda okul dönemini düşünürken buldu kendini... Derin bir iç çekti... Evet bu onun hayatıydı fakat deneyip yanılmış ve bu ona pahalıya mal olmuştu. Geçen otuz küsur yıl...

İnsan öğrencilik dönemi son nefese kadar bitmez aslında. Hayatta her an bir şeyler öğrenir.  Bu öğrenme döneminde  egosuna uyumlu gelen deneme yanılma yöntemini tercih eder daha çok. Deneme yanılma yöntemi etkili fakat sonuçları da maliyetli olan yöntemdir. İnsan ise sınırlı ömrü, imkanları olan bir canlı... Her şeyi denemeye ömrü yeterli değildir ki...

Kenan denemiş ve yanılmıştı. Dedesinin, babasının, hatta arkadaşlarının ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Şimdi çalışma zamanıydı...

 



8 yorum:

  1. Deneme, yanılma deneyim transferi yap:) İnsanın deneyim transferi yapması ne büyük konfor. Deneyim transferi ile daha kötü sa yoldan daha başarılı sonuçlara ulaşabiliriz..Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Zaman çok kıymetli dolayısıyla deneyim transferi yapmak çok daha kıymetli...kaleminize sağlık...🌸

    YanıtlaSil
  3. Kaleminşze sağlık. Keşke insan ilk söylediğinde anlasaydı ama maalesef deneyerek yaşamayı tercih eden insan, hem zaman kaybediyor hem maliyeti fazla bedel ödüyor

    YanıtlaSil
  4. Keşke söylenenler ilk söylendiğinde anlaşılsa ve hayata geçirilse...
    Teşekkürler 🍃

    YanıtlaSil
  5. Ellerinize sağlık..

    YanıtlaSil
  6. Her an öğrenmeye devam eden canlılarız. Teşekkürler, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Kaleminize sağlık....

    YanıtlaSil