"Eyvah!!! Saat yine çok geç olmuş. Nasıl da geçiyor zaman”
Ahmet bilgisayar başında çok uzun süredir oturuyordu. Mesai çoktan bitmiş, herkes evine gitmişti. O ise hala ofisteydi…
Ahmet evli, eşini seven üç çocuklu bir baba ve aynı zamanda bir firmanın da üst düzey yöneticisiydi. Bu şirkette terfi aldığından beri işleri hep yoğundu. Günleri toplantılar, bitmeyen projeler ve sunumlar ile geçiyordu. Akşamları ise kalan işlerini toparlamaya çalışırken zaman akıp gidiyordu. İş onun için hayatının bir parçası olmaktan çıkmış hayatının tamamını ele geçirmişti sanki. Çocuklarına daha iyi bir gelecek ve ailesine daha konforlu bir yaşam sunma isteğiyle başlamıştı her şey. Nasıl da buralara gelmişti? Uzun mesailer yüzünden kaç zamandır ailesiyle vakit geçiremiyordu. Eşi başlarda bu durumdan rahatsız olduğunu söylemeye çalışmış ancak Ahmet “Şu ara işler çok yoğun biraz sabret, sonra bunları oturup konuşuruz.” diyor eşini duymazdan geliyordu. Ailesini erteledikçe işlerin çıkmaza sürüklendiğini çok sonra anlayacaktı…
O gün yine işten eve geç gelmişti. Uyuyorlardır diye kapıyı anahtarı ile açtı. Her zaman ki gibi sessizce içeri girdi. Elini yüzünü yıkadı ve mutfağa doğru yöneldi. Nasıl da acıkmıştı... Ocağın başına geldiğinde duraksadı. Normalde geç bile gelse eşi onun için tencereyi ocağın üzerinde bırakırdı. Yoksa buzdolabına mı koydu diye düşündü. Dolabı açınca beklediği tencere yemeğini göremedi. Eşi hiç böyle yapmaz, yemek yapmayı hiç aksatmazdı. Kesin hasta oldu diye düşünüp yatak odasına yöneldi. Gardırobun kapağı açıktı ve eşinin kıyafetlerinin olduğu taraf bomboştu. Ne olduğunu algılamaya çalışırken çocukların odasına yöneldi. Aynı manzara ile karşılaştı. Anlam veremedi, dondu kaldı. Bu ne demekti şimdi… Karma karışık duygular içerisinde eşine telefon açmak aklına geldi. Telefonu eli titreyerek eline aldı ve aradı. Ve karşıdan gelen ses ile irkildi ”Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.” Anlamıştı başına ne geldiğini ama iş işten çoktan geçmişti…
Kendini toparlamaya çalıştı ama ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl yani ev bomboş, eşi yok, çocuklar yok? Hiç düşünmemiş, aklının ucundan bile geçirmemişti böyle bir şeyi. Ahmet yoğun çalışıyordu ama eve gelince hep aynı düzenle karşılaşmaya alışmıştı, evde hiç aksamayan bir düzen vardı. Çoğu zaman mesaiye kalıp geç gelse bile eşi yemeğini hazır eder önüne koyar, sonra da çocuklarla ilgilendirdi. Ahmet yorgun geliyor diye onu rahat ettirmeye çalışırdı. Evet, eşinin ve çocuklarının arada istekleri oluyor, onlara zaman ayırmasını istiyorlardı ama işler yoğun daha sonra diyerek onlardan anlayış bekliyordu. "Neden böyle oldu?" diye düşünürken kafasında bir soru belirdi “Haklı olabilirler mi?” Evet haklılardı, çok beklemişlerdi onu ve aslında istedikleri biraz birlikte zaman geçirmekti. Oysa Ahmet işe o kadar kaptırmıştı ki üstelik kendini büyük bir şey yapıyor gibi hissediyordu işlere bu kadar yoğunlaşarak... Oysa eşini, çocuklarını, sevdiklerini erteliyordu. Hayatı ve kendini erteliyordu da hiç farkında değildi. Oysa hayat yarını garanti olmayan bir süreçken, insan sevdiklerini nasıl erteler, bekletilirdi ki..?
Erteleye erteleye, işte karşılaştığı sonuç hüsrandı. İşin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu artık. Ertelemek o kadar büyütmüştü ki her şeyi... Oysa ki zamanında onlara da hak verip, ara ara onlara vakit ayırsa şimdi böyle olmayacaktı. Ama o zamanlar hiç bunu düşünememiş, görememişti. "Ah keşke zamanı geri alabilsem!" diye iç çekti, ama faydası yoktu bu düşüncenin. "Şimdiki aklım olsa..." dedi durdu kendi kendine. Peki geçen geçmişti de bundan sonra ne yapabilirdi? Aynı hatayı yapamazdı artık, bunu yaşamışken. Hem de çok acı bir sonla yaşamışken.. İyi bir ders vermişti aslında hayat ona...
“Pişman mıyım?” diye sormaya çekindi kendine. Günlerce o evde tek başına kaldığında aslında hesaplaşmasını içinde halletmişti. Şimdi ise artık ayağa kalkma vaktiydi… Elbette ki geçen bunca yılın dönüşü birden bire olmayacaktı. Ahmet tüm bunları göze alarak, ödeyeceği bedellerden kaçmadan eşini, çocuklarını tekrar kazanabilirdi. İşte bu ümitti onu canlandıran.
Eşinin tekrar ona inanıp gelmesini ümit ediyordu ama güvendiği tek şey artık farkındalık kazandığı hayatıydı, kuralları değiştirince oyunun seyrinin de değişeceğine inandı ve nitekim de öyle oldu. Eşiyle çocuklarıyla tekrardan birleşip aile olmanın tadını çıkardılar. Her birinin birbirini kıymetlendirdiği, o huzurun evin içinde hissedildiği dört duvar arasında…
İnsan ya hayatında yaşadıklarından bir deneyim transferi çıkararak, kendisine artı katarak ilerler ya da yaşadıkları sadece birer anıdan ibaret kalır. Yaşanmışlık olarak anlatır ama dününden bir farkı olmaz. İnsan hayatının her anında hata yapmaya meyillidir. Doğru yaptığını zannederken, erteleye erteleye hatalar kesesini doldurur. Önemli olan hatalarını gerçekten fark edip, yönünü doğru olana çevirmektir.
Doğru kapıdan girebilenlerden olmak ümidiyle…
"Ertelenen her şey büyür" Hayatı ve sevdiklerini ertelememek...
YanıtlaSilİnsanin gerçeği bilmesi ve hayatında ertelemeden uygulaması ona doğru kapıları açan anahtar gibi... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilHayat insana aslında bir şeyler yaşanmadan önce mutlaka onun işaretini verir ama insan isteği çok fazlaysa onu görmemmek için çok güzel bahaneler uydurabiliyor. Hayatın bize verdiği işaretleri anlayabilmek neyse o bağımlı olduğumuz şeye bağlanmadan, erteleye erteleye sorun olmayanı soruna çevirmeden dengede kalabilmek çok kıymetli....teşekkürler...🌺
YanıtlaSilİnsan sadece ertelemeyi bıraksa bir çok meselesini halledecek aslında da.. iş işten geçtikten sonra fark ediyor. Çok hayatın içinden bir yazı emeğinize sağlık.
YanıtlaSilAh Ahmet ah... Sana ne çok işareti geldi de görmedin...
YanıtlaSilAma olsun farkında olmak ve hemen niyet edip geri dönmeye çalışmak çok kıymetli...
Teşekkürler 🍃
Hayatımızdaki bir alanda aşırılaşırsak illa ki diğer alanlarda sorun yaşıyoruz... İnsan yeni iş kurarken, çok büyük bir projeye başlarken ailesini bir miktar ihmal eder, bu normaldir ama bu düzenli bir hal aldıysa o zaman öncelikler karışmış, tartı baya bozulmuştur... elinize sağlık, çok geç olmadan hatalarımızı fark etmek ve düzeltmek dileğiyle...
YanıtlaSilAhmet onlar gittikten sonra ne guzel sonuc değerlendirme yapabildi onlari suclamadi duygularını kontrol edebildi boylelikle doğru davranış verebildi.
YanıtlaSil"Hep sonradan, gelir aklım başıma, hep sonradan, sonradan" yazıyı okuyunca dilime dolandı bu şarkı. Ne garip insan elindeyken kıymetini bilmediği bir çok şeyi kaybedince fark etmesi...
YanıtlaSilİnsan hep bildiği tanıdığı bedelleri ödemek istiyor… İşte ustalaştıkça yoğun da olsa oradaki bedeller ona kolay geliyor… İnsan kendini zorlamadıkça kendine zor gelen bedelleri yapmadıkça hayata kıvama gelemiyor ne yazıkki…
YanıtlaSilEvet, Deneyim çıkarıp dünümden daha iyi bir hayat yaşamak mı? Yaşanmışlık olarak bırakıp hayatım neden böyle diye şikayetlenmek mi? Çok güzel bir yazı olmuş.. Kaleminize sağlık🌼
YanıtlaSilErteledikçe geçen zaman... İnsanın yaşadıklarından deneyim çıkarması ne kıymetli. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilErteleyerek kaçırdığımız anlar... ne kadar çok şeye sebep oluyor farkında olmadan...
YanıtlaSil