
Ezgi, o gün de diğer günler de olduğu gibi mutsuz uyanmıştı. Hayatı evle iş arasında geçiyor, yaşamın anlamsızlığı ile ilgili umutsuz cümleler kuruyordu. Oysa bir sevdiği olsaydı böyle mi olurdu diye düşünmeden kendini alamadı. Sevgiye açtı. Evlenmek, mutlu olmak benim de hakkım olmalıydı diye düşündü.
Yalnız geçen tüm hafta sonları onu daha da üzüyordu. Alında arkadaşları olmasına rağmen, hepsinin de sevgilisi olduğu için onlarla plan yapmak istemiyor, kendini onların yanında eksik hissediyordu. “Bir erkek arkadaşım olsa böyle mutsuz olmayacaktım; ben de mutlu olacaktım.’” diye düşünüp kendini daha da dibe doğru çekiyordu.
Günlerden pazardı, yine çok sıkıcı bir güne uyanmıştı. Telefonu çaldı; arayan Aysun’du. Heyecanlı bir ses tonu ile Ezgi’ye “Kuşum seni biri ile tanıştıracağız, Murat’ın bir arkadaşı var. Bak çocuk çok yakışıklı, çok karizmatik” dedi. Ezgi birden şaşırdı, hiç beklemediği bir haberdi bu. “Ya gerçekten yakışıklı mı?” diyebildi sadece. “Akşama görüşelim” dedi Aysun. Ezgi panikledi birden “Ama hiçbir hazırlığım yok, bir kuaföre gidip fön çektirmem gerek!” dedi.
Apar topar evden çıkıp arka sokakta bulunan kuaföre gitti. Bir taraftan ne giyeceğini düşünüyordu. Özene bezene hazırlandı. Belki bu sefer aradığını bulmak ümidi onu heyecanlandırmaya yetmişti bile. Saatler ilerledikçe Ezgi sabırsızlanıyordu. Sonunda buluşacakları mekana gitti. Aysun ve Murat oradaydı. Yanlarında da gerçekten hoş bir adam vardı, ismi Ali idi.
Ezgi çok kısa zamanda Ali ile olan arkadaşlığını ilerletti. Sık sık beraber vakit geçirmeye başladılar. Bir iki derken neredeyse her akşam buluşuyorlardı. Ali, dışa dönük; enerjik bir adamdı. Çevresi çok genişti. Her gittikleri ortamda birilerine selam veren, popüler biri idi. Ezgi, Ali ile beraber daha önce hiç gitmediği ortamlara girmeye başladı. Alkollü içecek falan kullanamazdı ama Ali ile gittiği her yer alkollü ortamlardı. Ali, Ezgi’ye bu konuda ısrar etmemesine rağmen kendisinin elinden de bardak hiç eksik olmazdı. Ezgi de zamanla Ali’nin çevresine ve ortamına ayak uydurdu. Önce eskisi gibi yadırgamadı, alıştı ortamlara. Sonra bir tadına bakayım dedi. Daha sonra uzatılan bir ikramı geri çevirmek istemedi. Bir iki derken artık o da mekanın gereği neyse yapmaya başladı. Bir müddet sonra içecekler de marka tercih eder hale gelmişti. Ezgi artık çok değişmişti. O kendi halinde ki kız gitmiş; Ali ile beraber yeni bir Ezgi’ye dönüşmüştü. Gerek evde gerekse iş de agresif davranışlar sergilemeye başlamıştı. İşe geç gitmeler, verilen işi aksatmalar, saçma sapan sebeplerden dolayı insanlarla tartışmalar… Artık Ezgi öyle bir hale gelmişti ki içmeden kafasını toparlayamadığını, dikkatini işe veremediğini söylüyordu. İçince kendini daha özgüvenli hissettiğine, insanlarla daha iyi iletişim kurduğuna inanmıştı. Zaman içerisinde onun bu hali Ali’yi de rahatsız etmeye başladı. Daha az arar oldu. Ezgi Ali’nin ilgisizliğine dayanamayıp kendini daha da içmeye veriyordu. Her şey sarpa sarmaya başlamıştı. Kendisi de bunun farkında olmasına rağmen hayatını bir türlü toparlayamıyordu. Zamanla öfke nöbetleri, ağlama krizleri arttı. Hayatı kendine de etrafında ki insanlara da zehir ediyordu. “Nasıl bu hale geldim?” diye düşündü. “Alt tarafı sevilmek istedim. Bunun bedeli bu kadar ağır olmamalıydı!” diye bağırdı. Bağırdı bağırmasına ama artık bağımlılık aşamasındaydı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; her yanlışın başı, ona yaklaşma ile başlar. İnsan yaklaştığına benzer. Zamanla yaklaştığı şey insanı etkisi altına alır. Siyah da yaklaştıkları onun bağımlılığı olur.
Hayat, sınavlarla dolu bir oyun sahasıdır. Aslında en başta oyunu kazanmak zor değildir. İnsan yaptığı davranışlarla zorlaştırır. Kazanmanın en kestirme yolu yasak olana yaklaşmamak ve sakınmaktır. Ancak insan her zamanki gibi yanılır...
İnsan basiti küçümsemeden neye yaklaşıp neyden uzaklaşacağını doğru belirlemeli. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilNe istediğimize dikkat edicez.. Emeğinize sağlık..
YanıtlaSilHer yanlışın başı, ona yaklaşma ile başlar. Ne kadar da doğru. Hayatımızdaki Ali'ler figüran aslında... Sorun yaklaştıklarımızda...
YanıtlaSilkaleminize sağlık
YanıtlaSilHer yanlışın başı, ona yaklaşma ile başlar... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsan isteğini hayatının ana meselesi olarak görmeye başlayınca seçimlerinin sonucunu öngöremiyor hale gelebiliyor...böylece o seçim hatanın başı oluyor...kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsanın istekleri aşırı olunca ve onun peşinde gidince bir bakmış başka yere varmış. Başka birine dönüşmüş...
YanıtlaSilNeye yaklaştığımız çok önemli
Kaleminize sağlık ✏️
Her seçim bir yaklaşma iyiliğe ya da kötülüğe…
YanıtlaSilYaklaştığına benzemek.. Ne düşündürücü.. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilGül demeti tutanın elinde gül kokusu kalır, neye sarıldığımız çok önemli gerçekten.
YanıtlaSilNeye yaklaşırsak zıttındaki durumdan uzaklaşırız. Faydaya mı zarara mı yaklaşıyoruz...
YanıtlaSilTeşekkürler 🍃