Nasıl da geçmişti onca zaman? Sık sık geçmişi hatırlıyordu Nesrin. Eski günleri hatırladıkça mutlu oluyor, özlem duyuyordu o günlere. Peki, neydi bu kadar geçmişe özlem uyandıran? Eski günler miydi gerçekten güzel olan? Yoksa şimdiki zamanın tadı kalmadığı için mi eski günleri daha çok anıyordu insan?
Aslında şimdi daha çok imkâna sahipti. Güzel bir mesleği, düzenli bir kazancı, evi, arabası her şeyi vardı dışardan bakılınca. Eşiyle ve çocuklarıyla birlikte rahatça geçinip gidiyorlardı. Ama şöyle bir hayatına baktığında sürekli bir koşturmaca, yetişmeye çalışma, bitmeyen işler… Ve yorgunluk. Kısır bir döngü oluşmuştu sanki. Ev, iş, çocuklar… Hayatı bu döngüden ibaret olmuştu. Nasıl kıracağını bilmiyordu bu döngüyü. Azıcık bir şeyler aksayacak olsa her şey birbirine giriyordu. Ne ilginçtir ki çevresindekilerden de benzer şeyler duyuyordu. Herkes yetişmeye çalışıyordu bir yerlere, bir şeylere… Herkes bir koşturmacanın içindeydi ve yorgundu…
Eski günleri düşündüğünde, çocukluğunda zaman geçmek bilmezdi sanki. Mahallede her yaştan çocuk akşam ezanına kadar sokakta oyunlar oynar, eve gelince tüm gün oyun oynamanın verdiği keyifli bir yorgunlukla rahatça uykuya dalardı. Onlar oyun oynarken anneler de sokakta oturur, sohbet eder keyifle demledikleri çayı içerlerdi. Acıkınca ekmek arası yedikleri peynir, zeytin nasılda lezzetli olurdu. Akşam babasının işten eve gelmesini dört gözle beklerdi. Babası eve gelince her şey tam olurdu sanki. Birlikte annesinin yaptığı lezzetli yemekleri yemek, aynı sofrada birlikte olmak paha biçilmezdi.
Ne çok şey vardı eskiye dair özlem duyduğu… Eski ramazanlar nasıl da güzeldi. Sahurda davulcunun sesiyle mahallede evlerin ışıkları bir bir yanardı. Ev halkı olarak birlikte uyanıp sahurlarını yaparlardı. İftara doğru evdeki yemek kokuları dayanılmaz bir hal alır, dakikaları sayarlardı. İftar saatine yakın komşudan gelecek bir kap yemek merakla beklenirdi, acaba ne gelecekti bu akşam komşudan? Gelen bir kap yemek sofrada yerini alır, akşam ezanıyla birlikte orucunu tamamlamanın verdiği huzur ile şükrederek açılırdı oruçlar. Ezanın yanı sıra top sesini duymaya çalışmanın keyfi de bir başkaydı.
Ya bayramlar… Tam bir bayramdı çocukluğunun bayramları. Günler sayılırdı ne zaman gelecek diye, bayram gibi bayram olurdu o gün geldiğinde. Evde hazırlıklar yapılır, bayramlıklar özenle hazırlanırdı. Bayram temizliği yapılır, gelecek misafirlere özenle ikramlar hazırlanırdı. Mahallede kapı kapı dolaşıp büyüklerin elleri öpülür, şeker kolonya ikramıyla karşılanırlardı. Bayram harçlığı almak ise çok kıymetliydi. "Ah o eskinin bayramları, nasıl özlem duymaz ki insan o günlere?" diye iç geçirdi Nesrin.
Güzel günlerdi… Arkadaşlıklar, komşuluklar, akrabalık, kardeşlik, aile… hepsi bambaşkaydı. Güven vardı insanlar arasında, bilirdi insan sıkışınca yardımına koşacak birilerinin olduğunu. Yardımlaşmak, ihtiyaç görmek ve ihtiyacının görüleceğini bilmenin verdiği güven, huzur başka hiç bir şeyde yoktu. Büyüklere saygıyı, hürmeti öğretirdi aileler çocuklarına, kıymetliydi evin yaşlıları. Yaşlılar da eski günlerden bahsederdi o zamanlar, onlarda kendi özlemlerini paylaşırlardı. Dedesinden çokça duyardı “Ah o eski bayramlar nerde?” diye. Şimdilerde kendi söyler olmuştu “Ah o eski bayramlar nerde?”
Aslında çok da değil yirmi beş, otuz yıl öncesiydi çocukluğu. Peki, bu kadar zamanda bunca şeyin değişimi nasıl olmuştu? İmkânlar artmıştı ve insanların daha rahat bir yaşamı vardı eskiye göre ama tat yoktu, keyif yoktu. İnsanlar keyif alabilmek için tüketimin peşinden koşup duruyordu. Alışveriş merkezleri insanlarla doluydu. İhtiyacım mı, değil mi? diye bakmadan alışverişler yapılıyor, mutlu olmaya çalışılıyordu. Sık sık eve yeni bir eşya giriyor, yeni çıkan ürünler evlerde yerini alıyordu hemen. Tatil planları, daha büyük bir ev, arabanın daha üst modeli, gidilen lüks mekânlar, son model telefonlar, teknolojik aletler… Lakin tüm bunlar anlık mutluluklardı. İnsan sahtenin peşinde, tükettikçe tüketiyor mutlu olacağını sanıyordu. Sahte ile gerçek iyice birbirine karışmıştı…
Her şey çok daha güzel olabilirdi, tıpkı eski günlerde olduğu gibi…
O zaman her yolun atılan o ilk adımla başladığı gibi, Nesrin’ de başlamaya karar verdi. Bu karar ile birlikte üzerinden ağır bir yük kalkmıştı sanki. Hafiflediğini hissetti. Bir kez daha anladı ki insan kendi yapıp ettiklerinin sonucunu yaşıyordu. İrdeleyerek doğru sebepler oluşturmaya çalışmaktı yapılması gereken… Doğru sebepler oluşturarak doğru sonuçlar yaşamak için çabalamak ne kıymetliydi. Dalıp durduğu o eski günleri düşünürken güzel çıkarımlar yapmıştı kendine. Geçmişe, o güzel günlere gülümsedi ve uzun zamandır hissetmediği umutla geleceğe, gelecek güzel günlere baktı. Doğru adımlar atmaya, doğru sebepler oluşturmaya hazırdı.
...
İnsanların çoğu, imkânlarını artırarak mutlu olacağını zanneder. İmkânlar arttıkça insanların mutlu olacağını sanması ne büyük yanılgıdır. Aslında herkes kendi yapıp ettiğinin sonuçlarını yaşar, sonrada niye bu benim başıma geldi der. İnsan yaşadıklarını irdeleyerek çıkarımlar yapabilir, sahteyi ve gerçeği ayırt ederek, doğru sebepler oluşturarak daha doğru sonuçlar yaşayabilir.
Geçmiş günümüz gibi olmayabilir. Ama kendi geleceğimizi geçmişteki gibi samimi yaşamak için sebep şuan sebep oluşturabiliriz...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🍁
Geçenlerde bir teyze şöyle demişti bana "Önceden imkanlarımız yoktu ama huzurlu hissederdik. Komşularımızla güzel ilişkilerimiz vardı. Şimdi fazlasıyla imkanlarımız var ama bir tane dahi komşumu görmüyorum. "
YanıtlaSilİnsanlar birbirinden uzaklaştı imkânlar arttıkça...
Teşekkürler 🍃
İnsanın istekleri ihtiyaçları ile yer değiştirmeye başladıkça yanlış yeri doldurmaya başlarıyruz maalesef o zaman elde olan yetmiyor ve dahası gerekiyor. Ve isteklerimizin peşinde koşmaya başlıyoruz oysa gerçek mutluluğu soyutta yaşarız, az ama öz keyifler, daha sakin ve tatmin...🌸
YanıtlaSilGünümüz de pek çok insanın yaşadığını özetleyen bir yazı... Herkes yoğun, herkes yorgun ama neyin peşinde koşturduğumuz gerçekten önemli. Doğru sebepler oluşturarak, doğru sonuçlar yaşayabilenlerden olabilmek dileğiyle.
YanıtlaSilTesekkurler
YanıtlaSilYazınızı okurken bir anda çocukluğuma ışınlandım sanki. Ne güzel bir yazı olmuş, teşekkürler...
YanıtlaSilİnsan eskileri özlüyor çünkü o zamanlar gerçeğe uygun yaşıyorlardı.. Şimdi de özlemek yerine en azından doğru sebepleri oluşturmak için çabalayabiliriz
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹🌹
YanıtlaSilDoğru sebeplerle ilerledikçe insan gerçeğe daha çok yaklaşıyor.
YanıtlaSilHerkes kendi yapıp ettiklerinin sonucunu yaşar. Doğru sebepler oluşturarak doğru sonuçlar yaşayabilir insan... Anlamlı bir yazı farkındalık oluşturan...
YanıtlaSilİrdelemek, doğru sebepler oluşturabilmek ne kıymetli...
YanıtlaSilİstekler ve ihtiyaçlar karışınca her şey işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor.. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilTüketmekten neşemizi kaybettiğimiz için o eskilerin tadını alamıyoruz malesef...
YanıtlaSil