28 Haziran 2025 Cumartesi

SINAV

Sınav


İnsan zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor bir bakmış bir koca dönem bitmiş, son demler yükleniyor okulda… 

Son yazılılar, son denemeler, mezuniyet yemekleri, balolar, eğlenceler son gaz devam ediyor. 

Birkaç yıla unutulacak etkinliklere o kadar önemle hazırlanıyorlardı ki. 

Seneye fotoğraflara baksan ne elbiseni, ne makyajını ne kendini hiç beğenemiyorsun. 

Ama anda o kadar önemli gibi davranabiliyor insan. 

Hep şu gelir aklına; "Ne olacak canım bir kere geliyorum dünyaya bir kere mezun oluyorum tekrar bu günlerime geri dönemem..." 

Abarttıkça abartır o yüzden, somutluğunu çok öne çıkartır.

İnsan bir kere yaşıyorum diye her istediğini yapsa ne olurdu hali? 

Bir kere evleniyorum, bir kere... bunun sonu gelmezdi gerçekten. 

O yüzden insan ne olursa olsun anı değil, toplamı kurtarmakla ilgili tepkisi olmalı. 

Anda her düşündüğünü, her istediğini yaptıkça mutlu olacağını zannediyor, halbuki öyle değil. 

İnsanın zihni kıyasla çalışıyor ve hep bir üst kıyası istiyor bu da onu zora sokunca sınırı aşmış oluyor aslında...

Daha da önemlisi bir tarafta partiler devam ederken, diğer tarafta parti bir yana yerden un toplayan insanlar. 

Onlar da  bir zamanlar okulun bittiğine sevinip tatilde dinlenmek için can atıyorlardı ama şimdi… 

Küçücük yaşta daha kendi çocukken kardeşini avutmaya çalışan çocuklar. 

Üzgün, yorgun ama ümitli bakan gözler. 

İnsan bir durup düşünüyor çocuğu da mı bu kadar metanetli? Evet öyle!

Sınav

Bir kişi bir sınavı kötü geçtiğinde dünyanın sonuymuş gibi davranırken, 

Gazze’de tekbir sesleriyle yükselen nidalar gerçekten insanın tüylerini ürpertiyor. 

Onları gördükçe insan takıldığı her problemin ne kadar önemsiz, geçici ve halledilebilir olduğunu bir kere daha görüyor.

Sınav, sınav, ders, ders diye kendimizi odalara kapattık hayattan koptuk, 

Marifetsiz kaldık, asıl sınavımızı unuttuk. 

Gerçekten ders almak isteyenler için çok büyük ibretler vardı Gazze’de. 

Tabi ki görebilene…

 


 

Okumaya Devam Et

26 Haziran 2025 Perşembe

DENEYİM NE ZAMAN BAŞLAR?

Deneyim ne zaman başlar?

Bir şey yaşadım, geçti sandım. Geçti mi? Hayır. Sadece şekil değiştirmiş meğer. Ama neden böyle oluyor? Neden bazı duygular, olaylar bitmiş gibi yapıp başka kılıkla geri dönüyor? O an anlıyorsun…  Yaşadığın her şey, aslında bir öğretmen gibi. Ama sen dersi almamışsan, aynı hikâye farklı yüzlerle yeniden başlıyor.

İşte yine böyle, iş yerinde bir soruya takıldım kaldım. “İnsanlar neden bu kadar gürültülü olmak zorunda?” Sabah işe gelir gelmez bilgisayarımı açar, çayımı alır, günün ilk dakikalarını sessizlikle geçirirdim. Sessizlik bana iyi gelirdi. Düşüncelerimi toparlar, işime odaklanırdım. Ama çevremdeki insanlar… özellikle de birkaç kişi, sabahın ilk saatlerinden itibaren konuşur, gülerdi. Bir şey anlatılırken sesler yükselir, kahkahalar arka arkaya gelir, ben de o anda içten içe gerilirdim. Aslında bu durum ilk değildi. Hayatıma giren birçok kişi hep o yüksek sesli, dağınık, neşeli ama yorucu tiplerden olmuştu.

Özellikle bir kişi vardı. Masası yakınımdaydı. Telefonla konuşurken ofisin bir ucundan diğerine sesi yayılırdı. Arkadaşlarıyla yüksek sesle sohbet eder, sık sık kahkahalar atardı. Ben ise içten içe şu cümleyi tekrar ederdim, “Neden herkes bu kadar sesli olmak zorunda?”

Zamanla bu durum, sadece bir rahatsızlık değil, bir iç dirence dönüştü. Konuşmalar uzadıkça, odaklanma alanım daraldı. Bir türlü konsantre olamıyor, sessizliğe olan ihtiyacımı giderek daha derin hissediyordum. Sonra bir gün, yeni bir projede o kişiyle birlikte çalışmamız gerekti. Başta isteksizdim. Yine gürültü, yine dağınık anlatımlar, yine bölünen dikkatim… Ama işler beklediğim gibi gitmedi. Onun sesinin içinde sadece gürültü yoktu, bir enerjisi vardı. Ekip yorgun düştüğünde, o bir şey anlattı, hepimizi güldürdü. Bir sorun çıktığında, en pratik çözümleri o buldu. İletişimi kuvvetliydi. İnsanları birleştiriyor, motive ediyordu. 

Ben o zamana kadar sessizliği verimlilikle eşleştirmiştim. O ise, sesin içinde hareketi taşıyordu. Toplantı sonrası onunla konuşurken şöyle dedi: “Ben biraz yüksek sesliyim evet, ama o enerjiyle çalışabiliyorum. Ama farkındayım, herkesin ihtiyacı aynı değil. Dilersen daha dikkatli olmaya çalışırım.”

O an fark ettim, yıllardır içten içe yargıladığım şey, aslında bir farklılıktı. Ben sessizliği tercih ediyordum, o ise sesin içindeki canlılığı. Ama ikimiz de işimizi iyi yapmaya çalışıyorduk. Yollarımız farklıydı sadece. Ve o gün kendime şu soruyu sordum: 

“Ben, başkalarının rahat nefes alabileceği kadar alan bırakıyor muyum?” 

Hayat bana belki de yıllardır aynı şeyi göstermeye çalışıyordu. Her şey senin istediğin düzende, sessizlikte olmak zorunda değil. Bu fark edişle içimde bir şey yumuşadı. Sessizliğe hâlâ ihtiyacım vardı, ama artık başkalarının kendi düzenine de kulak vermeye başladım.

Deneyim ne zaman başlar?



Hayat bazen insanı aynı sahnede tekrar tekrar oynatır. Oyuncular değişir ama senaryo değişmez. Ta ki rolünü fark edene kadar… Çünkü olaylar durmadan yinelenir. İçinde hala anlaşılmamış bir şey varsa, tekrar karşısına çıkar insanın ve  hep benzer kişileri hayatına çeker. Hep aynı duygularda takılı kalır insan...

Ben de yavaş yavaş anlamaya başladım. Sadece başkalarının değişmesini bekleyerek yürünmüyor bu yol. İnsanın kendine dönüp bakması, kendini şefkatle irdelemesi gerekiyor. Meğer deneyim dediğimiz şey, yaşadıklarımızın toplamı değilmiş.

Yaşanmışlık, bu hayatta başımıza gelen her şey demekken, deneyim ise bu yaşanmışlıklar içinden anlam çıkarabilmek; olumlu ya da olumsuz bir sonuç elde edebilmekmiş.

Yaşamak yetmiyor, anlamaya çalışmak gerekiyor. Çünkü ders çıkarılmamış her yaşanmışlık, bir gün yeniden karşımıza çıkmak zorundadır…






Okumaya Devam Et

24 Haziran 2025 Salı

GAZZE VE KARNE

Gazze ve Karne

İşte bir karne günü daha geldi...

Çocuklar ellerinde notları, gözlerinde umutları, bazen de utançlarıyla döndüler evlerine. Kiminin yüzünü güldürdü karnesi, kiminin başı yerde.

Hayat gibiSınav gibi

Öyle ya hayatın kendisi koca bir sınavSınanan herkesin kendince bir performans koyduğu ortayaKimi yüzler var sınanırken acıyla tebessüm eden, sınav bitince ise gülecek olanGazze gibiMasum, üzgün, yorgun ama bir o kadar umutlu

Gazze büyük bir sınavVe tüm insanlık Gazze sınıfında sınanan Bu defa sorular kağıtta yazmıyor. Vicdana soruluyor

Gazzede çocuklar top oynayamaz, top mermilerinden kaçarken... Kırtasiyeler yok olmuş, her ev bir şehadet defteri tutarken... Zili çalacak bir okul kalmamış, çocuklar ambulans sirenleri ezberlerken... Her gün yeni bir arkadaşını şehit verirken, oyunlarında şehit olmak için yarışırlarkenSessizce sınandı dünya

Nasıl bir sınav ki bu kaybediyor gibi görünenler asıl kazananlarZarardan, acıdan, vicdanından pay almayanlar da kaybeden taraftaTam bir ters köşe

Nasıl cevaplanacak peki bu sorular? Nasıl geçilecek bu büyük sınavdan

Gördüğün halde nasıl sustun? denilecek

Unutmanın süresi ne kadardı peki?

Başkasının çocuğuna kendi çocuğun gibi bakabildin mi? Hani siz kardeştiniz? İnsan kardeşine böyle yapar mı?

İşte bu soruların karşılığı, bizim karnemizde yazıyor olacak. O görünmeyen karnede

Gazze ve Karne


Kim ne kadar insan kalabildi?  Kim çocuğunun ders notlarına bakarken, bir başkasının çocuğunun ölümünü görmezden geldi?

Kim bir kırık not için yeri göğü inletti de bir çocuğun toprağa verilmesine sessiz kaldı?

Gün geldi karneler dağıtıldı… Senin payına düşen neydi? 

Dilediğin performansı sergileyebildin mi?

Sonucu seni tatmin etti mi?

Kimi çocuğunun notlarına bakarken, bir başkasının çocuğu son nefesini verdi. 

Ve böylece tüm insanlık ağır bir sınavdan geçti

 


Okumaya Devam Et