27 Aralık 2023 Çarşamba

UMUDU KADAR ANLAMLI İNSAN


Umudu Kadar Anlamlı İnsan

Umudu kadar anlamlı insan

Umuttur onu öyküye sokan

Öyküde tutan


Ve umar insan


Bazen geçmesini umar 

Bazen bitmemesini


Bazen gelmesini umar

Bazen gelmemesini


Bazen tekrar kalkmayı umar

Bazen dinlenebilmeyi


Bazen birleşmeyi umar

Bazen ayrışmayı


Bazen birini umar

Bazen hiç kimseyi


Bazen dünyayı umar

Bazen cenneti


Umudu kadar anlamlı insan

Umuttur onu öyküye sokan

Öyküde tutan


Bazen de umudu kalmaz o an


İşte o an…

Umuda en çok ihtiyacı olduğu an


Çünkü umududur insanı öyküde tutan

Umududur onu güçlü yapan


İnsan

Hata yapan

Pişman olan

Affedilme umudu olan

Umudu kadar çabası olan

Çabası kadar anlamı olan


İnsan

Umudu pişmanlığını geçmiş olan

Umudu acısından fazla olan

Umudu aklından önde olan

Umudu doğru yerde olan


İşte insanı anlamlı yapan









Okumaya Devam Et

NE OLUR?

Ne olur?


Diyelim ki zor geçiyor şu ara hayat

Sınavların zorlaşıyor..

Toplamda kazananların yanında anılıyorsa adın..

An’da kaybeder gibi gözüksen ne olur?


Sen tepkini doğru verdiysen, 

Sınavını fırsata çevirmeye razı geldiysen,

Söyle, hakkın yense ne olur? 


Bu hayat eğlence yeri diye söz mü aldın gelirken?

Biraz zahmet, biraz acı çeksen

Toplamdaki acıdan biraz pay sen de alsan ne olur?


Gerçek, geç de olsa çıkıyorsa ortaya, 

ve sen oyunu gerçekten yana yaptıysan, 

sana sahte deseler ne olur?


Senin kalbini, niyetini, bedelini, bilen biliyorsa…

Tüm dünya sana gözlerini, kulaklarını kapasa, seni yalnız bıraksa ne olur?


Bu dünya sadece sınavsa

Ve sınavı yapan senden razıysa 

An’da yalnız hissetsen ne olur















Okumaya Devam Et

9 Aralık 2023 Cumartesi

VE ÖYKÜNÜN SONUNDA YALNIZCA İKİ TARAF KALIR


Ve öykünün sonunda yanlızca iki taraf kalır


Kelimeler…

İnsanoğlunun özüne işlenmiş…

Ruhundan ruhunu toprağa üfleyenin emaneti…

Bu dünyaya gelirken tembihlenmiş 

“Kaybetme, özünü ve kelimelerini…

Değiştirme onların yerlerini…”

Değiştirirsen anlamları değişir çünkü…

Anlamları değişirse anlayamazsın olması gerekeni…

Anlayamazsan olması gerekeni, yanlış yaparsın seçimini…

Hangi kelime peki?

“İyilik” kelimesine ne dersin şimdi?

En eskilerinden biri…

Basit ama derinlikli…

İçinden dışına yayılan bir vergi 

İyileştirme…

Dert edinme başkalarının derdini 

Onların acısına, yaşadığı zarara kayıtsız kalmama hali…

Nasıl ilgisiz kalabilirsin ki? 

Gördüğünde zor durumda olan birini 

Bunun için kaybetmiş olmak lazım birçok değeri

İyilik… 

Ne hayırlı bir kelime…

Başkasına akma hali “doğru ve güzelin” birlikte

Ne güzel bir verme…

Ne güzel bir birikim kendine…

Kim bu dünyada iyilik yapıp kazanmamış ki?

Kim iyiliğe ihtiyacı olana sırtını dönüp kaybetmemiş?

“Bencillikle” dünyasını daraltan, neyi genişletebilir ki hak edişinde?

Veren el, alan elden güçlüdür her demde…

Ve insan kendi meselesini çözüp başkalarını dert ettikçe yetkinleşir…

Çözüm marifeti, gücü, aklı gelişir…

İki kere kazanır;

Hem başkalarını ayağa kaldırır, hem de daha fazla ayağa kaldırabilecek bir güç kazanır…

İhtiyaç gördükçe, ihtiyaç görebilme potansiyelini artırır…

Çünkü insan bedel ödedikçe güçlenir, olgunlaşır…

Ödemedikçe acizleşir…

Acizleştikçe şikayet eder…

Acizleştikçe meseleler büyür gözünde…

İyilik, iyileştirir hem seni, hem diğerini…

İki kere kazanır insan… 

Kefesine iyilik biriktirmiyorsa, zıddını biriktirmeye başlar

Nedir peki iyiliğin zıddı?

Onu da tanır insan 

Öğretildi ona… Ve seçim, iradesine bırakıldı… 

Kötülük onun adı…

Yanlış ve çirkinin birlikte olması

Zarar ve acı veren olmak…

Kötülük…

Sonu hüsran olan bir seçim…

Kim bir başkasına zarar verip kaybetmemiş ki?

Kim acı verip, acı çekmemiş ki?

İki kere kayıp…

Hem başkasını düşürmek hem kendini…

Kötülüğe şahit olup ondan göz çekmek…

Kayıtsız kalmak zorbalığa…

Bir şey hissetmemek zulme uğrayana…

Kalp denen organın ruhunu kaybedip et parçasına dönüştüğünün alameti

Artık soyutta ölü o kişi…

Acıyı hissedemediği gibi 

hazları da hissedemeyecek şimdi…

Temas etmeyecek tüketimleri…

Algılayamadıkça, daha çok daha çok diyecek…

Oysa ölü bir kalp nasıl hissedebilir ki?

“Sana ne? İstediğimi yaparım”

İyiler böyle konuşmaz aslında… 

Kızgınsın senden bir beklenti olmasına

Oysa bilse değerini ve etkili olabileceğini...

Damlaların içinde bir damlasın ve 1 taneciksin 

O yüzden hürmet edilensin…

“Bana ne? Benim meselem değil ki”

İyiler böyle demez oysa… 

Umursamazlık zehiri akıtılmış damarlarına 

Anlayamıyor olayları, acıyı, yangını…

Uzak bir şey onun için… 

Oysa bir yere ateş düştüğünde, söndürmeye çalışmazsan onu

o ateş yayılır ve gün gelir sana hissedebileceğin kadar yaklaşır…

“Bizim ihtiyaç sahiplerimiz varken bizden olmayana mı yardım edelim?”

İyiler böyle demez oysa…

Irkçılık mantıklı görünmüş aklına

Oysa her insanın avantajı ve dezavantajı vardır toplamda

Onun yapabildiği ve senin yapamadığın…

Ve tersi…

Her birimiz birbirimizden farklıyız doğru

Ama yaratılıştan gelen farklar üstünlük ya da alçaklık sebebi değildir

Çeşitlilik sebebidir

O yüzden herkes aynı olmadığı için ilişki imkanı oluşur 

Bendeki zenginlik sana temas eder sendeki de bana…

Asıl üstünlük farklılıkların birleşebilmesidir

Zor olan budur…

Ve asıl başarı ırkı ne olursa olsun, davranışta kalitedir…

Çünkü bu kazanımsaldır, kalıtımsal değil…

“Hadi sen git çok istiyorsan onlara yardım et, bizi karıştırma”

Bencillikten kazanabileceğini fısıldamış vesvesesi ona…

Verdikçe daha fazla verebilecek birine dönüştüğünü bilmiyor mu yoksa?

Yukarı çıkardıkça yukarı çıktığını?

Güçlendirdikçe güçlendiğini?

Bilmiyor mu?

Hikmet imkanlarda değil, onları ne için nereye akıttığında gizli…

Kaybediyordur aslında kazandıklarını kendisine saklayan biri

Bu dünyaya sadece kendi zevklerini yaşamak için mi gelmişti?

Oysa insanın yaratılış amacı bundan çok daha ötesi…

Neden göremez peki değerini? Yakınlaşabileceği en kaliteli seviyeyi?

Neden model alamaz onu?

Herkes bakar ama herkes bedeline göre algılar gösterileni…

Ve algıladığına göre olur cümleleri…

Ağzından çıkanlar hedeflese de karşındakini, işareti seninle ilgili…

Meseleyi nasıl okuduğunun… ya da okuyamadığının delili…

Umurunda olmayışının… Rahatını bozmak istemeyişinin alameti…

Bağımlılıkları öyle mıhlıyor ki kişiyi

Yerinden kımıldayamıyor ne zihni, ne kalbi, ne bedeni

Vermek çirkin, almak güzel gelmiş uzun zamandan beri…

Bugün uzaklara üşenir, yarın yakınlarına değer çuvaldızın iğnesi…

“Yine mi aynı konu! 

Ben kötü şeyler görmek ve konuşmak istemiyorum, moralim bozuluyor”

Senin moralini bozan şeyi o insanlar yaşıyor

İletişim çağındayız değil mi?

Savaşlar cep telefonumuza sığdı, bebeklerin ölümü avucumuzun içinde seyirlik şimdi…

Ne acı değil mi?

Herkesin herkesten haberdar olabildiği reels paylaşabildiği bir dünyada kimsenin harekete geçemeyişi…

Ne acayip değil mi?

O zaman ne işe yaradı ki iletişim teknolojileri?

O insanların öldüğü yerde nasıl hiçbir şey olmamış gibi yaşayabiliriz ki?

Aynı ülkede olmadığımız için mi?

Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?

O zaman komşusu öldürülürken rahat yaşamak isteyen kimden?

Bir bebek öldürülürken…

Hayır hayır 

Bebekler ve çocuklar öldürülürken, 

Hayır hayır,

Binlerce bebek ve çocuk öldürülürken acımaz mı kalbi?

İnsana acı hissi sadece kendi canı için mi verildi?

Ya tamamen alırlarsa bu hissi?

Bu kadar büyük olayda göz görmezse gerçeği

O göze ihtiyaç olur mu ki?…

Görmek istemedi ya görülmesi gerekeni

Göz utanmaz mı?

Bundan sonra nereye baksa anlamaz...

Oysa tanıyabilirsin kötülüğü ve iyiliği

Ayrıştırabilirsin bu ikisini

Ve seçmek zorunda kalır insan birini

Ha bugün, ha yarın… 

Çünkü bu dünyada tarafsız kalmadı insanların hiç biri

Ve bu sahne bunun için tasarlanmadı…

Seçim yapman için yaratıldı.

“Kötülük de yapmıyorum, iyilik de yapmak istemiyorum” diyen…

Bir süreye kadar diyebilir…

Süre bitince vakası gelir

Öyle olur ki “Ben buyum!” der 

Çünkü hiçbir gerçek gizli kalmaz

Kalbinde sakladığı her şey,

zamanı gelince açığa çıkar 

Netleşir insanlar 

Ya kötülüğün yanındadır ya da iyiliğin…

Ve cümleleri ortaktır kötülükte bir olanların

Ortaktır tepkileri iyilikte bir olanların…

Onlar birbirlerine benzer…

Ve öykünün sonunda yalnızca iki taraf kalır

İyiler ve kötüler...

Meselenin çoğu buraya kadardır

Buradan sonrası değişmeyen bir hükümdür;

Dünyaya varis olmaya layık olanlar o şerefe nail olurlar...

 









Okumaya Devam Et

8 Aralık 2023 Cuma

NE L’AS-TU PAS RECONNU ?

NE L’AS-TU PAS RECONNU ?

Il y a diverses douleurs sur terre, qui mettent les gens en difficulté, qui les blessent...

Or, celle-ci, ne ressemblait à aucune d'entre elles. 

Ni à la douleur d'un enfant qui pleure parce qu'il est tombé en courant, 

Ni au chagrin d'un homme qui apprend que sa femme est malade, 

Ni au désespoir d'un employé injustement licencié... 

Tout cela est également douloureux, mais là, il s'agissait de quelque chose d'autre...

Il s’avère donc qu’il y a des intensités de douleur.

 

Avez-vous déjà vu quelqu’un manifester d’une grande douleur et d’une grande satisfaction à la fois ?

 

Avez-vous déjà connu un homme, un grand-père, qui, en train de résister contre son ennemi,

A pris sa petite-fille assassinée, dans ses bras, l'a serré fort, l'a senti,

L'a embrassé sur ses yeux à travers lesquels il a vu le paradis,

Et qui, en même temps, remerciait son Seigneur ?

L’avez-vous connu?

Moi je l’ai connu...

J'ai connu un homme héroïque dont je ne connaissais pas le nom, mais dont son acceptation m'a touché le cœur.

Son visage devant mes yeux...

Son sourire s'est dessiné minutieusement dans mon esprit 

C'était l'innocence qu'il portait dans ses bras...

Elle avait peut-être quatre ans.

Elle était sans péché

Mais avant d'être tué, elle a vu de ses petits yeux quels énormes péchés pouvaient être commis sur terre

Et peu après, quand les anges l'ont pris, elle a vu la bonté du ciel.

Cette limite de l'inconnaissable...

Avant et derrière le rideau...

Ceux sur la scène ainsi que le public 

Ceux qui sont applaudis et ceux qui sont maudits

Tout cela n'était qu'un choix, et le véritable mérite était caché juste derrière le rideau.

Cet homme avait humé et embrassé cette réalité qui est de l'autre côté, dont il ne peut voir mais en laquelle il croit...

 

C'était le corps inerte de sa petite-fille qu'il tenait dans ses bras, 

Celle-ci qui est vivante et heureuse de l’autre côté…

Tels les lacs gelés avec une épaisse couche de glace au-dessus mais où se trouve de l'eau là dessous 

Ce lac dont tu penses être totalement gelé quand tu le regarde…

 

Et qu’en est-il du représentant du camp adverse sur la scène ?

 

Quel être humain aurait pu être autant dérouté, au point de perdre le contrôle ?

Et personne ne pouvait lui dire quoi que ce soit ?

Qui était cette personne ?

Ne l’as-tu pas reconnu ?

 

 

Quelle communauté irait jusqu'à l'extrême et deviendrait narcissique,

Au point de penser détenir du droit de vivre de ceux qui n'étaient pas des siens ?

Qui était cette communauté ?

Qui la guidait ?

Celle-ci qui justifiait à son propre ego le fait de tuer même des bébés ?

Ne l’as-tu pas reconnu ?

 

C'était une fausse promesse et une fausse haine qu'ils transmettaient de génération en génération...

 

Quand a-t-on vu, sur terre, des oppresseurs en tirer bénéfices ?

 

Le tient n'est pas une oppression mais un droit, c’est bien cela ?

Tu te bats donc pour qu'une VÉRITÉ soit révélée, c’est bien cela ?

 

Alors, si c'est la vérité, pourquoi cette communauté, pour laquelle "regretter et se repentir" est une condition indispensable de son mode de vie, ne se rend-elle pas compte de son erreur afin de faire demi-tour ?

Parce que ce n'est pas eux qui commettent l’erreur, c'est toi !

 

Pourquoi aucun d'entre eux ne se repent-il pas et ne regagne-t-il pas la foi ?

Parce qu'ils sont déjà croyants...

 

Vous, vous êtes triste lorsque vos soldats sont tués. 

Eux, ils se réjouissent. 

Qui donc est sur la scène pour le SEIGNEUR ?

Qui donc se soucie vraiment du sacré, non pas pour son ego, mais pour le SEIGNEUR ?

 

Dans une histoire où même les enfants jouent au "martyr" et malgré le manque de moyens,

qui continu à lutter ?

 

Pourquoi se multiplient-ils partout alors que tu les extermines ?

Pourquoi continuent-ils d'exister pendant que celui qui devrait disparaître disparait ?

Qui les soutient ?

De quel côté penses-tu que le SEIGNEUR se trouve ?

 

Ou bien, as-tu pensé que tu pouvais vaincre le SEIGNEUR ?

Ou penses-tu que le SEIGNEUR changerait ses propres lois ?

 

Tu n'es qu'un ego déchaîné, aveuglé par son illusion.

Et comme toute âme qui a choisi de dépasser la limite dans son déchaînement, tu attends ta propre destruction...

 

Ne l’as-tu pas reconnu ?





Okumaya Devam Et